YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM. - Parça-Başı Ücret

Karl Marx
PARÇA-BAŞI ücret, zamana göre ücretin değişikliğe uğramış biçiminden başka bir şey değildir. Tıpkı zamana göre ücretin, emek-gücünün değer ya da fiyatının değişikliğe uğramış şekli olması gibi.

Parça-başı ücrette, ilk bakışta, emekçiden satınalınan kullanımdeğeri, onun emek-gücünün, canlı emeğinin bir işlevi gibi değil de, üründe zaten gerçekleşmiş emeği gibi görünür; ve gene bu emeğin fiyatı, zamana göre ücrette olduğu gibi, .......... oranı ile değil de, üreticinin iş yapma yetisiyle belirleniyormuş gibi görünür.[25]

Bu görünüşe olan güven, her iki ücret şeklinin de, aynı sanayi kollarında aynı zamanda yanyana bulunması olgusuyla ilk büyük darbeyi yer; örneğin "Londra'daki mürettipler genel kural olarak parça-başı çalışırlar, zamana göre ücret istisnadır, buna karşılık taşradakiler günlük çalışırlar, parça-başı iş istisnadır. Londra limanında gemi yapım işçileri, parça-başı çalışırlar, oysa diğer bütün yerlerde günlük çalışırlar,"[26]

Londra'da aynı saraç dükkanında, çoğu zaman aynı iş için, Fransızlara parça-başı, İngilizlere zamana göre ücret ödenir. Parça-başı ücretin egemen olduğu gerçek anlamdaki fabrikalarda, bu ücret şekline uygun düşmeyen bazı tür işlerin karşılığı zamana göre ödenir.[27] Bu biçimlerden birisinin diğerine göre kapitalist üretimin gelişmesine daha uygun düşme olasılığına karşın, ücretin ödenme biçimindeki farklılığın bunun özünde herhangi bir değişiklik yapmadığı da apaçık bir şeydir.

Alışılagelen işgünü, 6 saati karşılığı ödenen, 6 saati de ödenmeyen olmak üzere 12 saat içersin. Ürün-değer 6 şilin, dolayısıyla 1 saatlik emeğinin ürün-değeri 6 peni etsin. Deneyim sonucu olarak, diyelim ki, ortalama bir yoğunluk ve beceriyle çalışan ve bu nedenle de bir şeyin üretimi için ancak toplumsal bakımdan gerekli olduğu kadar zaman harcayan bir işçi, 12 saatte, bağımsız ya da bir bütünün ölçülebilir kısımları olan 24 parça iş çıkarsın. Bu 24 parçanın değeri, bunların içerdiği değişmeyen sermaye kısmı çıkartıldıktan sonra, 6 şilin ve tek bir parçanın değeri 3 penidir. Emekçi, parça başına, 1½ peni alır ve böylece 12 saatte 3 şilin kazanmış olur. Tıpkı zamana göre ücrette, olduğu gibi, emekçinin, 6 saati kendisi için 6 saati de kapitalist için, ya da her saatin yarısını kendisi için, öteki yarısını kapitalist için çalıştığını düşünmemizin nasıl önemi yoksa, burada da, her parçanın karşılığının yarısının ödendiğini, öteki yarısının ödenmediğini, ya da 12 parçanın fiyatı yalnızca emek-gücünün değerinin eşdeğeri, buna karşılık öteki 12 parçanın artı-değerin maddeleşmiş şekli olduğunu söylememin de hiç bir önemi yoktur.

Parça-başı ücret biçimi, aynen zamana göre ücret biçimi gibi akıldışıdır. Örneğimizde, bir metaın iki parçası, bunların üretimi için tüketilen üretim araçlarının değeri çıkartıldıktan sonra, bir işsaatinin ürünü olduğu için 6 peni iken, emekçi, bunlara karşılık 3 peni alır. Parça-başı ücret, aslında, belirli bir değer ilişkisi ifade etmez. Bu nedenle de, bir parçanın değerinin, onda somutlaşan emek-zamanı ile değil, tersine, emekçinin harcadığı emek-zamanının, ürettiği parça sayısı ile ölçülmesi sözkonusudur. Emek, zamana göre ücrette doğrudan doğruya devam ettiği süreyle, parça-başı ücrette ise, belli bir zaman süresinde somutlaştığı ürün miktarıyla ölçülür.[28] Emek-zamanının fiyatı en sonunda şu denklemle belirlenir: bir günlük emeğin değeri = günlük emek-gücü değeri. Parça-başı ücret, bu yüzden, zamana göre ücret biçiminin yalnızca değişmiş bir şeklidir.
Şimdi de parça-başı ücreti belirleyen özellikleri daha yakından inceleyelim.

Emeğin niteliği, burada, işin kendisi tarafından denetlenebilir. Parça-başı fiyatın tam olarak ödenebilmesi için bu niteliğin ortalama bir yetkinlikte olması gerekir. Parça-başı ücret, bu açıdan, ücret indirimleri ile kapitalist aldatmacasının en verimli kaynağı haline gelir.

Bunlar, emeğin yoğunluğu için kapitaliste tam bir ölçü sağlarlar. Ancak daha önce belirlenen ve deneyimlerle saptanan belli bir miktardaki metada somutlaşan emek-zamanı, toplumsal gerekli emek-zamanı sayılır ve ödemeler buna göre yapılır. Bu yüzden Londra'nın büyük terzilerinde belli bir parça iş, örneğin bir yelek, bir saat ya da yarım saat sayılır, ve saati 6 penidir. Bir saatlik ortalama ürünün ne kadar olduğu deneyimle bilinir. Yeni bir moda çıktığında, onarım ve benzeri işlerde, belli bir parça için ne kadar saat sayılacağı konusunda patron ile emekçi arasında anlaşmazlık çıkar ve bu da gene deneyimlerle sonuca bağlanır. Londra'daki mobilya işyerleri ile benzeri yerlerde, benzeri durumlar görülür. Eğer emekçi ortalama bir verim gücüne sahip değilse ve her gün belli asgari bir miktar iş çıkartamaz ise kendisine yol verilir.[29]

Burada emeğin niteliği ile yoğunluğu bizzat ücret tarafından denetlendiği için, işin ayrıca gözetlenmesi büyük ölçüde gereksiz hale gelmektedir. Parça-başı ücret bu nedenle yukarda anlatılan modern "ev emeği"nin temelini attığı gibi, kademeli olarak örgütlenen sömürü ve ezme sisteminin de temelini atar.. Bu sömürü düzeninin iki temel biçimi vardır. Bir yandan parça-başı ücreti kapitalist ile ücretli-emekçi arasına asalakların girmesini, "emeğin aracıyla kiralanmasını" kolaylaştırır. Bu aracıların kazancı, tümüyle, kapitalistin ödediği emek-fiyatı ile, bunların, bu fiyatın emekçiye ulaşmasına fiilen izin verdikleri kısmı arasındaki farktan ileri gelir.[30] Bu sisteme İngiltere'de ilginç bir ad verilmiştir, "Sweating system" ("terletme sistemi"). Öte yandan parça-başı ücret, kapitaliste bir işçibaşıyla —manüfaktürlerde grup başıyla, madenlerde kömürü çıkartanlarla, fabrikalarda makineyi fiilen çalıştıran işçiyle— bir sözleşme yapma olanağını sağlar; kararlaştırılan fiyat üzerinden, işçibaşı, yardımcı emekçileri bulmayı ve ücretlerini ödemeyi üzerine alır. Emekçinin sermaye tarafından sömürülmesi, burada, emekçinin emekçi tarafından sömürülmesiyle uygulanir.[31]

Parça-başına ücret belli ise, emekçinin, emek-gücünü elinden geldiğince yoğun bir şekilde harekete getirmesi doğal olarak çıkarınadır; bu da, kapitaliste, emeğin normal yoğunluk derecesini daha kolaylıkla artırma olanağını verir.[32] İşgününün uzatılması şimdi artık emekçinin de kişisel çıkarınadır, çünkü böylece onun günlük ya da haftalık kazancı da yükselecektir.[33] Bu, giderek, zamana göre ücret konusunda açıklanmış olan bir tepki yaratır; işgününün uzatılmasıyla, parça-başı ücret aynı kalsa bile, emeğin fiyatında bir düşmeyi zorunlu olarak birlikte getirir.

Zamana göre ücrette birkaç istisna dışında, aynı tür iş için aynı ücret ödendiği halde, parça-başı ücrette, emek-zamanının fiyatınnın belli miktarda ürün ile ölçülmesine karşın, günlük ya da haftalık ücret, emekçinin gösterdiği bireysel farklılıklara göre değişir; emekçilerin bazısı belli bir sürede ancak asgari miktarda iş çıkardığı halde, bir başkası ortalamaya ulaşır, bir üçüncüsü ise ortalamanın üstüne çıkar. Bu nedenle, burada, fiilen ele geçen ücret, bireysel emekçilerin gösterdikleri hünere, kuvvete, güce, dayanıklılığa vb. bağlı olarak büyük değişmeler gösterir.[34] Kuşkusuz bu durum, sermaye ile ücretli-emek arasındaki genel ilişkileri değiştirmez. Önce, bireysel farklılıklar, işyerinde bir bütün olarak birbirlerini dengelerler ve böylece belli bir emek-zamanında ortalama miktarda ürün sağlanır ve ödenen toplam ücret, bu özel sanayi kolundaki ortalama ücrettir. Sonra, ücret ile artı-değer arasındaki orantı değişmeden kalır, çünkü her bireysel emekçinin sağladığı artı-değer kitlesi, aldığı ücrete tekabül eder. Ama, parça-başına ücretin kişiye sağladığı geniş hareket alanı, bir yandan onun kişiliğini geliştirdiği gibi, ondaki özgürlük, bağımsızlık ve kendi kendini denetleme duygusunu da geliştirir; öte yandan ise aralarındaki rekabet duygusunu kamçılar. Bu yüzden parça-başı iş, bireysel ücreti ortalamanın üzerine çıkarmakla birlikte, bu ortalamanın kendisini düşürme eğilimini taşır. Ama, parça-başı ücretin özel oranının geleneklerle uzun bir süre saptanması halinde, bu ücretin düşürülmesi, bu nedenle özel güçlükler gösterir; bu gibi istisnai durumlarda, patronlar, bazen bunu zamana göre zorla ücrete dönüştürme yoluna başvurmuşlardır. Örneğin, 1860 yılında Coventry'deki kurdele ve şerit dokuma işçileri arasında bu yüzden büyük bir grev başgöstermiştir.[35] Son olarak, parça-başı ücret, bundan önceki bölümde anlatılan saat sisteminin başlıca dayanaklarından birisidir.[36]

Buraya kadar anlatılanlardan, parça-başı ücretin, kapitalist üretim tarzı ile en uyumlu ücret şekli olduğu sonucu çıkıyor. Yeni bir şey olmamakla birlikte, parça-başı ücret —14. yüzyılda Fransız ve İngiliz çalışma yönetmeliğinde, zamana göre ücretle resmen yanyana bulunmaktadır— ancak gerçek manüfaktür döneminde geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Büyük sanayiin fırtınalı gençlik döneminde, özellikle 1797 ile 1815 yılları arasında, işgününün uzatılmasında ve ücretlerin düşürülmesinde bir kaldıraç olarak kullanılmıştır. Bu dönemdeki ücret dalgalanmaları konusunda çok önemli malzeme, Mavi kitaplarda bulunabilir: Report and Evidence from the Select Committee on Petitions respecting the Corn Laws (Parlamentonun 1813-14 yasama yılı) ve: Reports from the Lords' Committee, on the state of the Growth, Commerce, and Consumption of Granz, and all Laws relating thereto (yasama yılı 1814-15). Buralarda, jakobenlere karşı savaşın başlangıcından beri emek fiyatındaki sürekli düşmeler üzerine belgesel kanıtlar buluyoruz. Örneğin, dokuma sanayiinde, parça-başı ücreti o derece düşmüştür ki, işgünündeki çok büyük uzatmalara karşın, günlük ücretler eskisinden daha düşük kalmıştır. "Pamuklu dokumacılarının gerçek kazançları şimdi eskisinden çok daha düşüktür; bunların eskiden vasıfsız emekçiye göre üstünlükleri şimdi neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Gerçekten de ... bugün vasıflı ve vasıfsız emek arasındaki ücret farkı, eski dönemlere göre çok daha azdır."[37] Parça-başı ücret nedeniyle emeğin yoğunluğu ile genişliğindeki artışın, tarım proletaryasına ne kadar az yarar sağladığı, toprak ağaları ile çiftçilerden yana bir kitaptan alınan şu satırlardan görülebilir: "Tarım işlerinin büyük bir kısmı, günlük ya da parça-başına tutulan kimseler tarafından yapılmaktadır. Bunların haftalık ücretleri 12 şilin kadar; parça-başı çalışanların daha büyük bir dürtü altında, haftalık ücrete göre 6 ya da. 2 şilin daha fazla kazanacakları düşünülebilir ise de, toplam geliri hesaplanınca, yıl boyunca işsiz kalması nedeniyle uğradığı kayıpların bu kazancı aştığı görülür. ... Ayrıca bu adamların ücretleri ile, gerekli geçim araçları arasında belli bir oranın bulunduğu genellikle görülür: böylece, iki çocuk sahibi bir işçi, kilisenin yardımına muhtaç olmaksızın ancak geçinebilir."[38] Malthus, o sırada, Parlamentonun yayınladığı bazı gerçeklerle ilgili olarak şunları söylüyordu: "Parça-başı ücret uygulamasındaki büyük artışı kaygı ile gözlemlediğimi itiraf ederim. Günün 12 ya da 14 saatinde ya da daha uzun bir süre gerçekten ağır iş, insan için çok fazladır."[39]

Fabrika yasalarının kapsamına giren işyerlerinde, parça-başı ücret genel kural halini alıyordu, çünkü buralarda sermaye, işgününün verimini ancak emeği yoğunlaştırarak artırabiliyordu.[40]

Emeğin üretkenliğindeki değişmeyle birlikte, aynı miktar ürün, değişik emek-zamanını temsil eder. Bu yüzden, parça-başı ücret de, belirli bir emek-zamanının para olarak ifadesi olduğu için değişecektir. Yukarıdaki örneğimizde, 12 saatte 24 parça iş üretiliyordu, 12 saatin ürününün değeri 6 şilindi, emek-gücünün günlük değeri 3 şilindi, işsaatinin fiyatı 3 ve parça-başına ücret 1½ peniydi. Bir parçada yarım saatlik emek bulunuyordu. Emeğin üretkenliğinin iki katına çıkartılması sonucu, eğer aynı işgününde şimdi 24 yerine 48 parça sağlanırsa, diğer koşullar aynı kalmak üzere, şimdi her parça, yarım-işsaati yerine, yalnızca ¾ işsaati temsil ettiği için, parça-başına ücret 1½ peniden ¾ peniye düşer. 24 x1½ peni = 3 şilin, ve aynı şekilde 48 x ¾ peni = 3 şilindir. Bir başka deyişle, parça-başı ücret, aynı zamanda üretilen parçaların sayısındaki artış[41] ve dolayısıyla aynı parça için harcanan emek-zamanındaki azalış oranında düşer. Parça-başı ücretlerdeki bu değişiklik, salt nominal olduğu sürece, kapitalist ile emekçi arasında sürekli bir savaşıma yolaçar. Çünkü, bunu, kapitalist, ya emeğin fiyatını fiilen düşürmek için bir bahane olarak kullanılır ya da emeğin üretkenliği ile birlikte yoğunluğu da artar. Ya da, emekçi, parça-başı ücretin görüntüsünü ciddiye alır, yani emek-gücünün karşılığının değil, ürününün karşılığının ödendiğini düşünerek, ürettiği metaın satış fiyatında bir düşme olmaksızın, ücretlerdeki düsmeye karşı başkaldırır. "İşçiler, hammadde fiyatları ile, üretilen malların fiyatlarını dikkatle izlerler ve böylece patronların elde ettikleri kar konusunda doğru bir tahminde bulunabilirler."[42]

Kapitalist, ücretli-emeğin niteliği bakımından kaba bir yanılgı diye gördüğü bu gibi hak isteklerini haklı olarak kulak arkası eder.[43] Sanayiin ilerlemesine karşı vergi koymak anlamına gelen bu haksız isteğe karşı kıyameti koparır ve, emeğin üretkenliğinin emekçiyi hiç ilgilendirmediğini apaçık ilan eder.[44]



.......... işaretli yerlere matematiksel eşitlikler gelecektir