SEKİZİNCİ BÖLÜM. - Değişmeyen Sermaye ve Değişen Sermaye

Karl Marx
EMEK-SÜRECİNİN çeşitli ögeleri, ürünün değerinin oluşmasında farklı roller oynarlar.

İşçi, emeğinin özgül niteliği ve yararlılığı ne olursa olsun, emeğinin konusu üzerinde ek bir emek harcayarak ona yeni bir değer katar. Öte yandan süreçte kullanılmış olan tüketim araçlarının değerleri aynen korunmuştur ve ürünün değerini oluşturan parçalar olarak yeniden karşımıza çıkarlar; örneğin pamuk ile iğin değerleri, ipliğin değerinde yeniden ortaya çıkar. Üretim araçlarının değeri, demek ki, ürüne aktarılmakla aynen korunmuş oluyor. Bu aktarma, o araçların ürüne dönüşmesi sırasında, ya da bir başka deyişle, emek-süreci sırasında olmaktadır. Bunu yapan emektir, ama nasıl?

İşçi, birisi pamuğa değer eklemek, diğeri üretim araçlarının değerini korumak için iki işi birbiri ardısıra aynı zamanda yapmaz; yani üzerinde çalıştığı pamuğun değeri ile iğin değerinin bir kısmını ipliğe, ürüne aktaracak şekilde çalışmaz. Ama işçi yeni değer katma faaliyeti ile bunların eski değerlerini muhafaza etmiş olur. Bununla birlikte, emeğin konusuna yeni bir değer katmak ve onun eski değerini korumak. işiinin bir işlem sırasında aynı zamanda ürettiği birbirinden tamamen ayrı sonuçlar olduğu için, açıktır ki, sonucun bu iki yönlü niteliği, ancak emeğinin iki yönlü niteliği ile açıklanabilir; bir ve aynı zamanda, bir özelliği ile değer yaratmakta, diğer özelliği ile de değeri korumakta ya da değer aktarmaktadır.

Öyleyse, her işçi, yeni emeği ve dolayısıyla yeni değeri ürüne nasıl katar? Açıktır ki, ancak belli bir yolda üretken biçimde çalışarak; iplikçi eğirerek, dokumacı dokuyarak, demirci döverek. Ama böylece genel olarak katılan emek, yani değer, ancak emeğin özel biçimi ile, eğirmekle, dokumakla ve dövmekle, üretim aracları, pamuk ve ig, iplik ve dokuma tezgahı, demir ve örs, ürünün, bu yeni kullanım-değerinin ögeleri haline gelirler.[19] Her kullanım-değeri, yeni kullanım-değerinde yeni biçimde yeniden ortaya çıkmak üzere yok olur. Değer yaratma sürecini incelerken, eğer bir kullanım-değeri, yeni bir kullanım-değerinin üretiminde gereği gibi tüketiliyorsa, bu tüketilen şeyin üretimi için harcanan emek miktarının, yeni bir kullanım-değerini üretmek için gerekli olan emek miktarının bir kısmını oluşturduğunu görmüştük; bu kısım, öyleyse, üretim aracından yeni ürüne aktarılan emektir. Demek oluyor ki, işçinin, tüketilen üretim araçlarının değerlerini muhafaza etmesi ya da bunları değerlerinin kısımları olarak ürüne aktarması, soyut olarak düşünüldüğü zaman, emeğini katmasıyla değil, bu emeğin özel yararlı niteliği, özel üretken biçimi dolayısıyla olmaktadır. Öyleyse, emeğin bu özgül üretken faaliyeti, dokumayla, eğirmeyle ya da dövmeyle, şöyle bir dokunma sonucu, üretim araçlarını ölüm uykusundan kaldırmakta, bunları emek-sürecinin yaşayan ögeleri haline getirmekte, ve yeni ürünler meydana getirmek üzere onlarla birleşmektedir.

Eğer işçirin özel üretici emeği eğirmek olmasaydı, pamuğu ipliği dönüştüremez, pamukla iğin değerini ipliğe aktaramazdı. Diyelim aynı işçi, işini değiştirip doğramacı olsun, o, gene, bir günlük emeği ile üzerinde çalıştığı malzemeye değer ekleyecektir. Öyleyse önce, yeni değer ilavesinin, emeğinin özel olarak iplikçilik ya da özel olarak doğramacılık olmasından değil, emeğin soyut bir emek, toplumun toplam emeğinin bir kısmı olmasından ileri geldiğini görüyoruz. Bundan sonra da, belirli miktarda eklenen değerin, onun emeğinin özel bir yararlılıkta olmasından değil, belirli bir süre harcanmasından ileri geldiğini görüyoruz. Öyleyse, bu bir yandan, soyut insan emek-gücünün harcanması açısından genel niteliği sayesinde eğirme, pamuk ile iğe yeni bir değer katmakta; öte yandan da, somut ve yararlı bir emek-süreci olması açısından özel niteliği sayesinde, aynı eğirme işi, hem üretim araçlarının değerlerini ürüne aktarmakta ve hem de. bunları üründe muhafaza etmektedir. Yani bir ve aynı zamanda, iki yanlı bir sonuç elde edilmektedir.

Yalnızca belli nicelikte emeğin basit katılışıyla, yeni değer eklenmekte ve katılan bu emeğin niteliğiyle, üretim araçlarının ilk değerleri üründe muhafaza edilmiş olmaktadır. Emeğin iki yönlü niteliğinden doğan bu iki yanlı etki, çeşitli olgularda izlenebilecek, durumdadır.

Yeni bir buluşun, iplik eğiricisine, eskiden 36 saatte ipliğe çevirebildiği pamuğu şimdi 6 saatte çevirebilme olanağını sağladığını varsayalım. Emeği, şimdi eskisine göre, yararlı üretim amacı yönünden altı kez daha fazla etkin hale gelmiştir. Altı saatlik çalışmasının ürünü altı kat artmış, 6 libreden 36 libreye yükselmiştir. Ama şimdi, 36 libre pamuk, yalnızca eskiden 6 libre pamuğun emdiği kadar emek miktarını emmektedir. Şimdi her libre pamuk, eskisinin altıda-biri kadar yeni emek emmekte, dolayısıyla emeğin her libre pamuğa kattığı değer yalnızca eskinin altıda-biri kadar olmaktadır. Öte yandan, ürüne, 36 libre ipliğe, pamuktan aktarılan değer, öncekinden altı kez daha büyüktür. Altı saatlik eğirmeyle, muhafaza edilen ve ürüne aktarılan hammaddenin değeri, aynı hammaddenin her libresine iplikçinin emeğiyle katılan yeni değer, eskisinin altıda-biri kadar olduğu halde, daha öncekinin altı katıdır.

Bu, bize, bir durumda değeri muhafaza etmeyi ve bir başka durumda değeri yaratmayı mümkün kılan emeğin iki özelliğinin esasta farklı olduğunu gösterir. Bir yandan belli ağırlıkta pamuğun iplik halinde eğirilmesi için gerekli zaman ne kadar uzun olursa, malzemeye eklenen yeni değer o kadar büyük olur, öte yandan, belli bir sürede eğirilen pamuğun ağırlığı ne kadar fazla olursa, ondan ürüne aktarılan korunmuş değer o kadar büyük olur.

Şimdi de varsayalım ki, iplikçinin emeğinin üretkenliği değişmiyor, sabit kalıyor, bu nedenle, bir libre pamuğu ipliğe çevirmek için eskiden olduğu kadar zamana gereksinme gösteriyor, ama pamuğun değişim-değeri, ya eski değerinin altı katı kadar yükselerek, ya da altıda-bire kadar düşerek değişiyor. Her iki durumda da, iplikçi, bir libre pamuğa aynı miktar emek veriyor ve bu nedenle, değerdeki değişmeden önce kattığı kadar değer katmış oluyor; aynı zamanda, o, daha öncekinin aynısı bir sürede, belli ağırlıkta iplik üretiyor. Bununla birlikte, pamuktan ipliğe aktardığı değer, duruma göre ya değişiklikten öncekinin altıda-biri, ya da eskisinin altı kati fazla oluyor. Emek araçlarının süreçteki yararlı etkinlikleri değişmediği halde, bu araçların değerlerindeki yükselme ya da düşüş de aynı sonuçları verir.

Eğer, eğirme sürecinin teknik koşulları değişmezse ve üretim araçlarının değerlerinde de herhangi bir değişiklik olmazsa, iplikçi, eşit çalışma-sürelerinde eşit miktarda hammadde ve değeri değişmeyen eşit miktarda makine tüketmeye devam eder. Üründe muhafaza ettiği değer, ürüne kattığı yeni değerle doğru orantılıdır. İki haftada verdiği emek ve kattığı değer, bir haftadakinin iki katı olduğu gibi, aynı sürede tükettiği malzeme ve aşınan makine de iki katıdır. Bu durumda, üründe muhafaza ettiği değer de, bir haftadakinin iki katı olur. Üretim koşulları aynı kaldığı sürece, işçi, yeni emek sarfıyla ürüne daha fazla değer kattığı gibi, daha fazla değeri aktarmış ve muhafaza etmiş olur; ama bunu, o, yeni değer katkısı, değişmeyen koşullar altında olduğu ve kendi emeğinden bağımsız bulunduğu için yapar. Elbette, bir bakıma, işçinin, üründe, ona kattığı yeni değer oranında eski değeri koruduğu söylenebilir. Pamuğun değeri, bir şilinden ister iki şiline yükselsin, ister yarım şiline düşsün, işçi, bir saatlik üründe daima iki saattekinin ancak yarısı kadar değeri muhafaza etmiş olacaktır. Aynı şekilde, kendi emeğinin üretkenliği de, yükselmek ya da düşmek suretiyle değişecek olursa, bir saat içersinde eskisine göre daha çok ya da daha az iplik eğirecektir; dolayısıyla o bir saatlik üründe daha çok ya da daha az pamuğun değerini korumuş olacaktır. Ama ne olursa olsun, iki saatlik emekle, bir saattekinin iki katı değeri korumuş olacaktır.

Değer, yalnız kullanıma yararlı mallarda ve nesnelerde mevcuttur; değerin itibari paralarda tamamen simgesel olarak temsilini biz burada konu dışı bırakıyoruz. (İnsana, eğer, emek-gücünün kişileşmiş temsilcisi gözüyle bakılırsa, insan, bizzat, yaşayan ve bilinçli bir şey olmakla birlikte, doğal bir nesne, bir şeydir; ve emek de onda bulunan bu gücün ortaya çıkışı, belirmesidir.) Bu nedenle, eğer bir mal yararlılığını yitirirse, değerini de yitirir. Üretim araçlarının, kullanım-değerlerini yitirirerken, değerlerini yitirmeyişlerinin nedeni şudur: Emek-süreci içerisinde kullanım-değerlerinin ilk biçimini, yalnızca, üründe yeni kullanım-değeri biçimine girmek üzere yitirmeleridir. Ama değer için önemi ne olursa olsun, bizzat içinde bazı kullanım nesnelerinin somutlaşmış olması gerekir, gene de hangi özel nesnenin bu amaca hizmet ettiğinin hiç bir önemi yoktur; metaların başkalaşımını ele alırken bunu görmüştük. Bundan dolayı, emek-sürecinde üretim araçlarının değeri, ürüne, ancak kendi kullanım-değerleri ile birlikte değişim-değerini de yitirmesiyle aktarılır. Onlar, ürüne, yalnızca üretim aracı olarak yitirdikleri değeri verirler. Ama bu bakımdan, emek-sürecinin maddi ögeleri her zaman aynı şekilde davranmazlar.

Kazanın altında yakılan kömür, iz bırakmaksızın kaybolur gider; dingilleri yağlamak için kullanılan yağ da öyle. Boyalar ile diğer yardımcı maddeler de ortadan kaybolur, ama ürünün özellikleri olarak yeniden ortaya çıkarlar. Hammaddeler, ürünün cevherini, ancak kendi biçimlerini değiştirdikten sonra oluştururlar. Öyleyse hammadde ile yardımcı maddeler, emek-sürecine girerken taşıdıkları kendilerine özgü biçimi yitirirler. Emek araçlarında ise, durum böyle değildir. Araçlar, makineler, işyerleri ve kaplar, emek-sürecinde, ancak, ilk biçimlerini korudukları ve her sabah değişmeyen bu biçimleriyle süreci yinelemeye hazır oldukları sürece yararlıdırlar. Ömürleri boyunca, yani hizmet ettikleri emek-sürecinin devamı boyunca, üründen bağımsız olarak şekillerini korudukları gibi, ölümlerinden sonra da bu böyledir. Makinelerin, araçların, işyerlerinin vb. cesetleri, daima, oluşmalarına yardım ettikleri üründen ayrı ve farklıdır. Herhangi bir emek aracının, işyerine girdiği günden hurdalığa atılana kadar tüm hizmet süresince durumunu incelersek, bu süre boyunca kullanım-değerinin tamamıyla tüketildiğini ve dolayısıyla değişim-değerinin tümüyle ürüne aktarıldığını görürüz. Örneğin, eğer bir eğirme makinesinin ömrü 10 yıl ise, bu çalışma süreci içerisinde, toplam değerinin 10 yıllık ürüne yavaş yavaş aktarıldığı açıktır. Bir emek aracının ömrü bu nedenle benzer işlemlerin şu ya da bu sayıda yinelenmesiyle tükenir. Emek aracının ömrü, bu yönden insanın ömrü ile kıyaslanabilir. Her geçen gün, insanı, mezarına 24 saat daha yaklaştırır: ama bu yolda daha kaç gün yolculuk yapacağını kimse kendisine bakarak kesenkes söyleyemez. Gene de bu güçlük yaşam sigortası yapan şirketleri, ortalama insan ömrü teorisine dayanarak son derece güvenli, aynı zamanda epeyce de karlı sonuçlara ulaşmaktan alıkoymaz. Bu, emek araçları için de böyledir. Özel türdeki bir makinenin ortalama yaşını deneyimlerimize dayanarak biliriz. Diyelim emek-sürecindeki kullanım-değeri ancak altı günlüktür. Bu durumda, ortalama olarak her gün kullanım-değerinin altıda-birini kaybetmekte ve değerinin altıda-birini her gün ürüne vermektedir. Bütün aletlerin aşınması ve yıpranması, günlük kullanım-değeri kaybı ve buna karşılık ürüne aktardıkları değer, bu esasa dayanılarak hesaplanır.

Şurası apaçıktır ki, üretim araçları, ürüne, emek-süreci sırasında kendi kullanım-değerlerinin aşınıp yıpranmasıyla yitirdiklerinden daha fazla değer aktarmış olmazlar. Eğer böyle bir aracın yitirecek değeri yoksa, bir başka deyişle eğer insan emeği ürünü değilse, ürüne de değer aktaramaz. Değişim-değerinin oluşmasına katkıda bulunmaksızın kullanım-değerinin yaratılmasına yardım ederler. Bu sınıfa, toprak, rüzgar, su, yatağındaki madenler, bakir ormandaki tomruklar gibi, insanın yardımı olmaksızın doğanın sağladığı bütün üretim araçları girer.

Burada karşımıza ilginç bir olgu daha çıkıyor. Diyelim bir makinenin değeri 1.000 sterlin 'olsun ve 1.000 günde aşınsın. Bu durumda, her gün, günlük üretime, makinenin değerinin binde-biri kadarı aktarılmaktadır. Aynı zamanda, azalan bir yaşama gücüyle de olsa, makine, bütünüyle emek-sürecinde yer almaya devam eder. Görülüyor ki, emek-sürecinin bir ögesi olan üretim aracı, bütünüyle bir sürece devamlı olarak girmekle birlikte, değer yaratma sürecine ancak parça parça katılmaktadır. İki süreç arasındaki fark, burada, maddi ögelerinin içersinde yansımaktadır: aynı üretim aracı, emek-sürecinde bütünüyle yer aldığı halde, değerin oluşmasına ancak bir öge olarak katılmaktadır.[20]

Öte yandan bir üretim aracı, değerin oluşmasında bütünüyle yer aldığı halde, emek-sürecine parça parça girebilir. Pamuğun eğirilmesinde her 115 libre pamuktan 15 libresinin ziyan edildiğini kabul edelim; bu, 15 libre iplik haline değil, "şeytan tozu" haline gelmiş olsun. Bu 15 libre pamuk hiç bir zaman ipliğin bir öğesini oluşturmamakla birlikte, biz, eğer bu miktarı normal bir eğirme işleminin ortalama koşulları altında kaçınılmaz diye kabul edersek, onun değeri de tıpkı ipliğin değerine aktarılan ve onun maddesini oluşturan 100 libre pamuğun değeri gibi ipliğe aktarılmış demektir. Bu durumda, bu miktarda pamuğun boşa gitmesi iplik üretiminde zorunlu bir koşul oluyor. Başka bir nedenle değil, salt bu zorunlu koşul nedeniyle, pamuğun değeri ürüne aktarılmıştır. Emek-sürecinden çıkan her türlü döküntü için aynı şey geçerlidir, yeter ki, bu gibi döküntü yeni ve başka kullanım-değerlerinin üretiminde kullanılmasınlar. Buna benzer döküntü kullanılması, Manchester'deki büyük makine fabrikalarında görülebilir; burada dağlar gibi demir döküntü, geceleri ocaklara taşınır ve ertesi sabah işyerlerinde demir kütleleri halinde tekrar ortaya çıkarlar.

Üretim araçlarının emek-süreci sırasında, eski kullanım-değeri şeklinde kaybettikleri değer kadar, yeni ürünlere değer aktardıklarını görmüş bulunuyoruz. Süreç sırasında uğrayabilecekleri azami değer kaybı, kuşkusuz, sürece girdikleri sırada taşıdıkları değer miktarı ya da başka bir deyişle, üretimleri için gerekli emek-zamanı ile sınırlıdır. Bunun için, üretim araçları, ürüne, yardımcı olarak katıldıkları sürece, girerken sahip bulundukları değerden daha fazlasını katamazlar. Belli türden bir hammadde ya da makine ya da başka bir üretim aracı, ne kadar yararlı olursa olsun, 150 sterlin değerinde ya da 500 işgünü değerinde ise, hiç bir koşul altında ürünün değerine 150 sterlinden fazla katamazlar. Değeri, üretim aracı olarak katıldığı emek-süreciyle değil, kendisinin ürün olarak üretildiği emek-süreciyle belirlenir. Emek-sürecinde, yalnızca kullanım-değeri, yararlı özellikleri olan bir şey olarak hizmet eder, ve daha önce böyle bir değere sahip olmadıkça ürüne herhangi bir değer aktaramaz.[21]

Üretken emek, üretim araçlarını, yeni bir ürünün onu oluşturan ögelerine dönüştürürken, kendi değerleri de bir ruh göçümüne uğrarlar. Tükenmiş bedenden ayrılıp, yeni yaratılmış olana geçerler. Ama bu göç işlemi, emekçinin dışında olur. İşçi, eski değerleri korumadan, buna yeni emek katamaz, yeni değer yaratamaz, çünkü kattığı bu emeğin belirli yararlı türden bir emek olması gerekir; ürünleri, yeni bir ürünün üretim araçları olarak kullanmadan ve böylece değerlerini yeni bir ürüne aktarmadan, yararlı türden bir iş göremez. Demek ki, hareket halindeki emek-gücünün, canlı emeğin, değer koruma ve aynı zamanda da değer katma özelliği, işçiye hiç bir şeye malolmayan, ama kapitalist için sermayesinin mevcut değerini korumasından ötürü çok yararlı olan bir doğa vergisidir.[22] Ticareti yolunda gittiği sürece, kapitalist, kendisini para kazanma hırsına öylesine kaptırmıştır ki, emeğin bu lütfunun farkına bile varmaz. Bunun farkına ancak, emek-sürecinde, bir bunalım yarattığı şiddetli bir duraklama ile varır.[23]

Üretim araçları yönünden asıl tüketilen şey, bunların kullanım-değeridir, ve bu kullanım-değerinin emek aracılığı ile tüketimi, ürünü meydana getirir. Üretim araçlarının değerlerinin tüketilmesi[24] diye bir şey olmadığı gibi, bu değerlerinin yeniden üretildiklerinin söylenmesi de doğru değildir. Bu değer, korunmuştur; nedeni, süreçte kendisinin bir işlem geçirmesi değil, başlangıçta içinde mevcut olduğu malın gerçekten yokolması, ama bir başka mal içersinde yokolmasıdır. Öyleyse, ürünün değerinde üretim aracının değeri yeniden ortaya çıkar, ama bu değerin yeniden üretilmesi diye bir şey sözkonusu değildir. Üretilen şey, eski değişim-değerinin yeniden ortaya çıktığı yeni bir kullanım-değeridir.[25]

Emek-gücünün faal olduğu emek-sürecinin nesnel etkeni sözkonusu olduğundan, durum değişir. İşçi, özel bir amaca yönelmiş özelleşmiş türden emeği sayesinde, üretim araçlarının değerini korur ve ürüne aktarır, aynı zamanda, o, yalnızca çalışmasıyla her an ek ya da yeni bir değer yaratır. Diyelim ki, işçinin tam emek-gücünün değerinin eşdeğeri kadar üretim yaptığı anda üretim süreci kesilmiş olsun; sözgelişi altı saatlik emekle işçi üç şilinlik bir değer katmış olsun. Bu değer, ürünün toplam değerinin üretim araçlarından gelen değerin dışındaki fazlalıktır. Bu değer, bu süreç sırasında doğmuş olan biricik özgün değerdir; ürünün bu süreçte yaratılan biricik değer kısmıdır. Kuşkusuz bu yeni değerin ancak kapitalistin emek-gücünü satınalmak için yatırdığı paranın yerine geçtiğini ve yaşaması için gerekli şeyleri satınalmak için işçi tarafından harcandığını unutmuyoruz. Harcanan bu para yönünden yeni değer yalnızca bir yeniden-üretimdir, ama gerçekten bir yeniden-üretimdir, yoksa üretim araçlarının değenlerinin sözkonusu olduğu zamandaki gibi, görünüşte bir yeniden-üretim değildir. Bir değer yerine, bir başkasının geçmesi, burada yeni bir değerin yaratılmasıyla gerçekleştirilmiştir.

Daha önce olup bitenlerden, emek-sürecinin, üründe yalnızca emek-gücünün değerini karşılayacak eşdeğerin yeniden-üretilmesi ve ürüne katılması için gerekli zamanın ötesinde de devam edeceğini biliyoruz. Bu amacın karşılanması için altı saat yettiği halde, süreç oniki saat devam edebilir. Emek-gücünün faaliyeti bu nedenle yalnızca kendi değerini yeniden üretmekle kalmaz, onun üzerinde ve ötesinde de üretimde bulunur. Bu artı-değer, ürünün değeriyle, bu ürünün oluşması için tüketilen ögelerin değeri arasındaki farktır; bir başka deyişle, üretim araçları ile emek-gücü arasındaki farktır.

Ürünün, değerinin oluşmasında emek-sürecinin çeşitli etkenlerinin oynadıkları çeşitli rolleri anlatırken, aslında, biz, sermayenin kendi değerini genişletme sürecinde çeşitli ögelere verilen farklı işlevlerin özelliklerini aydınlığa kavuşturmuş olduk. Ürünü meydana getiren etmenlerin değerlerinin toplamını aşan toplam değerin fazlası, genişlemiş sermayenin, işin başında yatırılan sermayeyi aşan fazladır. Bir yanda üretim araçları, öte yanda emek-gücü, yalnızca başlangıçta sermayenin değerinin para şeklinde çıkıp, emek-sürecinin çeşitli etmenlerine dönüştüğü anda büründüğü çeşitli varlaşma biçimleridir. Bu durumda, sermayenin üretim araçları, hammadde, yardımcı malzemeler ve iş aletlerince temsil edilen kısmı, üretim süreci sırasında nicel bakımdan bir değer değişimine uğramaz. Bu nedenle, bu kısma, ben, sermayenin değişmeyen kısmı, ya da kısaca değişmeyen sermaye adını veriyorum.

Öte yandan, sermayenin, emek-gücü tarafından temsil edilen kısmı, üretim sürecinde bir değer değişimine uğrar. Bu, kendi değerinin eşdeğerini yeniden ürettiği gibi, bir fazlalığı da, değişen koşullara göre az ya da çok olabilen bir artı-değeri de üretir. Sermayenin bu kısmı, durmadan, değişmeyen bir büyüklükten değişen bir büyüklüğe dönüşür. Bu nedenle ben, buna, sermayenin değişen kısmı, ya da kısaca değişen sermaye diyorum. Sermayenin aynı ögeleri, emek-süreci açısından kendilerini, nesnel ve öznel ögeler, üretim araçları ve emek-süreci olarak, artı-değer yaratan süreç açısından, değişmeyen ve değişen sermaye olarak ortaya koyuyorlar.
Yukarıda verilen değişmeyen sermaye tanımı, onu oluşturan ögelerin değerindeki bir değişme olanağını hiç bir zaman dıştalamaz. Diyelim ki, bir libre pamuğun fiyatı bir gün yarım şilin olsun, ertesi gün pamuk ürünündeki azalma sonucu bir şiline yükselsin. Yarım şiline satınalınan ve değer yükselmesinden sonra işlenen her libre pamuk, ürüne bir şilinlik bir değer aktarır; fiyat yükselmesinden önce eğirilmiş bulunan ve belki de piyasada iplik olarak dolaşan pamuk aynı şekilde ürüne ilk değerinin iki katı değer aktarmış olur. Açıktır ki, bu değer değişmesinin, pamuğun eğirilmesiyle değerine eklenen artışla ya da artı-değerle bir ilişkisi yoktur. Eğer eski pamuk eğirilmemiş olsaydı, fiyat yükselmesinden sonra gene de libresi yarım şilin yerine bir şiline tekrar satılabilirdi. Üstelik, pamuk süreçten ne kadar az geçmiş olunsa, bu sonuç o kadar kesin demektir. İşte bu nedenle, spekülatörler böyle ani değer değişimleri halinde, üzerinde en az emek harcanmış maddelerde spekülasyon yapmayı bir kural haline getirmişlerdir; kumaş yerine iplik, iplik yerine pamuk üzerinde spekülasyon yapmak gibi. İncelemekte olduğumuz durumda değer değişimi, pamuğun üretim aracı olarak rol oynadığı ve bunun için de değişmeyen sermaye işlevini yerine getirdiği süreçten değil, pamuğun kendisinin üretildiği süreçten doğmaktadır. Gerçi bir metaın değeri, içerdiği emek miktarıyla belirlenir, ama bu miktarı da sınırlayan şey toplumsal koşullardır. Herhangi bir metaın üretimi için toplumsal bakımdan gerekli zamanda bir değişme olursa -ve belli ağırlıktaki pamuk, kötü bir hasattan sonra, iyi bir hasattan sonrakine göre daha fazla emeği temsil eder- aynı sınıfa dahil daha önce varolan bütün metalar bunun etkisinde kalır, çünkü bütün bunlar aynı türe ait bireyler olup,[26] belirli zamanlardaki değerleri, toplumsal bakımdan gerekli-emekle, yani o sırada mevcut toplumsal koşullar altında üretilmesi için gerekli-emekle ölçülür.

Hammaddenin değeri değişebileceği gibi, süreçte kullanılan iş araçlarının, makinelerin vb. değerleri de değişebilir; dolayısıyla bunlardan ürüne aktarılan değer kısmı da değişebilir. Yeni bir buluş sonucu aynı tip makineler daha az emek harcanması ile üretilebilir olsalar, eski makineler az çok bir değer kaybına uğrarlar ve sonuçta ürüne o oranda az değer aktarırlar. Ama burada da, değerdeki değişme, gene, makinenin üretim aracı olarak iş gördüğü sürecin dışında olmaktadır. Makine bu sürece girdikten sonra, bu süreçten ayrı olarak sahip olduğu değerden daha fazlasını ürüne aktaramaz.

Nasıl ki, üretim aracı emek-sürecine girdikten sonra değerindeki değişme, değişmeyen sermaye olma niteliğini etkilemezse, değişmeyen sermayenin değişen sermayeye olan oranındaki bir değişiklik de bu iki tür sermayenin işlevlerini etkilemez. Emek-sürecinin teknik koşullarında öylesine köklü bir değişiklik olabilir ki, eskiden on işçi düşük değerde on alet kullanarak nispeten küçük miktarda hammadde işlerken, şimdi bir işin pahalı bir makineyle yüz katı fazla hammadde işleyebilir. Bu durumda, kullanılmakta olan üretim araçlarının toplam değerlerinin temsil ettiği değişmeyen sermaye son derece büyür, oysa emek-gücüne yatırılmış değişen sermaye büyük ölçüde azalır. Bununla birlikte, böyle bir devrim, yalnızca değişmeyen ve değişen sermaye arasındaki nicel ilişkiyi, ya da toplam sermayenin, değişmeyen ve değişen sermaye ögelerine bölünme oranını değiştirir; buna karşılık, bu iki sermaye arasındaki temel ayrım üzerinde en ufak bir etki yapmaz.