Üçüncü Kesim. - Senior'ün "Son Saati"

Karl Marx
1836 yılının güzel bir sabahı, kendisine İngiliz iktisatçılarının en esprilisi denilebilecek, ayrıca ekonomi "bilimi" ve güzel üslubu ile de ünlü Nassau W. Senior, Oxford'da öğrettiği ekonomi politiği öğrensin diye Manchester'e çağrıldı. İmalatçılar, onu, yalnız yeni çıkmış olan Factory Act'a karşı değil, aynı zamanda daha da tehdit edici On Saatlik [işgünü -ç.] kışkırtmasına karşı savunucu olarak seçmişlerdi. Her zamanki pratik zekalarıyla, bilge profesörün, "daha epeyce derse gereksinmesi olduğunu" keşfettiler, ve bu nedenle onu çağırdılar. Profesörün yanında, Manchester'li imalatçılardan aldığı dersi içeren, Letters on the Factory Act, as it affects the cotton manufacture, London 1837, başlıklı bir kitapçık vardı. Bu kitapçıkta, diğerleri arasında şu öğretici bölümü buluyoruz: "Bugünkü yasaya göre, 18 yaşından küçük kimseleri kullanan hiç bir fabrika, ... günde 11,5 saatten fazla, yani haftada 5 gün için 12 saatten fazla ve cumartesi de 9 saatten fazla çalıştıramaz.

"Şimdi aşağıdaki tahlil [!], böyle çalışan bir fabrikada bütün net karın son saatten elde edileceğini gösterecektir. 80.000 sterlini fabrikaya makineler, 20.000 sterlini hammadde ile ücretler olmak üzere, bir imalatçının 100.000 sterlin yatırımda bulunduğunu varsayıyorum. Sermayenin yılda bir kez devrettiği gayri safi karın yüzde-onbeş olduğu hesabıyla fabrikanın yıllık gelirinin 115.000 sterlin değerinde malın satışı ile meydana gelmesi gerekir. ... Bu 115.000 sterlinin, 23 yarım işsaatinin herbiri, 5/115'ini ya da 1/23'ini üretir. 115.000 sterlinin tümünü meydana getiren bu 23/23'ün 20/23'si, yani 115.000 sterlinin 100.000 sterlini, yalnızca sermayeyi yerine koyar; 1/23'i (ya da 115.000 sterlinin 5.000 sterlini) fabrika ile makinelerdeki aşınma payını karşılar. Geriye kalan 2/23'si, yani her günün yirmiüç yarım saatinin son ikisi, %10'luk net karı üretir. Bu durumda, (fiyatlar aynı kalmak üzere) fabrika, 11½ saat yerine 13 saat çalıştırılırsa, aşağı yukarı 2.600 sterlinlik döner sermaye ilavesiyle net kar iki katından fazla olur. Öte yandan, eğer işsaati, günde 1 saat azaltılırsa (fiyatlar aynı kalmak üzere) net karın hepsi, 1½ saat azaltılırsa gayri safi karın tamamı yokedilmiş olur."[35]

İşte profesörün "tahlil" dediği şey bu. Eğer imalatçıların şamatasına güvenerek, işçinin günün en iyi kısmını üretimde, yani binaların, makinelerin, pamuğun, kömürün vb. yeniden-üretimi ya da yerine konulması için harcadığına inandıysa, yaptığı bu tahlil gereksizdi. Bu durumda vereceği yanıt hemen şu olacaktı: Baylar! eğer fabrikanızı onbirbuçuk saat yerine on saat çalıştırırsanız, diğer şeyler eşit olmak üzere, pamuğun, makinenin vb. günlük tüketimi aynı oranda azalacaktır. Bu durumda kazancınız, tam kaybınız kadar olur. İşçileriniz ilerde, yatırılan sermayenin yeniden-üretimi, ya da yerine konulması için birkuçuk saat daha az zaman harcayacaktır. Yok eğer, daha fazla soruşturmaksızın onlara inanmayıp da bu konuların uzmanı olarak bir tahlili gerekli gördüyse, o zaman da yalnızca net kar ile işgünü uzunluğu arasındaki ilişkilerle ilgili bir sorunda, her şeyden ünce imalatçılara, makineleri, işyerini, hammaddeyi ve emeği üstüste yığmamalarını, ve binalara, makinelere, hammaddeye vb. yatırılan değişmeyen sermayeyi hesabın bir yanına, ücretlere yatırılan sermayeyi ise öteki yanına koymaya dikkat etmelerini öğütlemesi gerekirdi. Eğer o zaman profesör, imalatçıların hesabi gereğince işçinin ücretini 2 yarım saatte, yeniden ürettiğini ya da yerine koyduğunu görürse tahliline şöyle devam etmesi gerekirdi:

Sizin rakamlarınıza göre, işçi, sondan bir saat önce ücretini, son saatte de artı-değerinizi ya da net karı üretmektedir. Öyleyse, eşit sürelerde eşit değerler üreteceğine göre, sondan bir önceki saatin ürünü ile son saatin ürününün aynı olması gerekir. Ayrıca işçi, ancak, çalıştığı sürece değer üretebilir ve bu emeğin miktarı emek-zamanı ile ölçülür. Söylediğinize göre, bu süre, günde 11½ saattir. O, bu 11½ saatin bir kısmını ücretini üretmek ya da yerine koymak, geri kalan kısmını sizin net karınızı üretmek için kullanıyor. Bunun ötesinde bir şey yaptığı yok. Ama sizin varsayımınız gereği, ücreti ile ürettiği artı-değer eşit değerler olduğuna göre, ücretini 5¾ saatte, ve sizin net karınızı öteki 5¾ saatte üretmesi gerekir. Gene, 2 saatte üretilen ipliğin değeri, ücretler ile net karınızın değerleri toplamına eşit olduğuna göre, bu ipliğin değer ölçüsünün 11½ işsaati olması gerekir; bu işaatinin, 5¾ saati son saatte üretilen ipliğin değerini ölçer. Şimdi çok nazik bir noktaya geldik, aman dikkat! Sondan bir önceki işsaati, tıpkı ilki gibi, olağan bir işsaatidir; ne eksik, ne de fazla. Öyleyse nasıl olur da, bir iplikçi, 1 saatte iplik şeklinde, 5¾ saatlik emeğin maddeleştiği bir değer üretebilir? Aslında onun böyle bir mucize falan gösterdiği yok. Onun 1 saatte ürettiği kullanım-değeri, belirli miktarda ipliktir. Bu ipliğin değeri, 5¾ işsaati ile ölçülür, ve bunun 4¾'ü onun hiç rolü olmadan üretim araçlarında, pamukta, makinede vb. daha önce maddeleşen kısımdır, yalnız geriye kalan 1 saati o katmıştır. Bu nedenle, onun ücreti 5¾ saatte üretildiğine ve aynı zamanda 1 saatte üretilen iplik de 5¾ saatlik emeği içerdiğine göre, sonuçta, 5¾ saatlik eğirmeyle yarattığı değerin, bir saatte ürettiği değerle eşit olması gibi bir büyücülük de yoktur. Eğer siz onun, pamuğun, makinenin vb. yeniden-üretimi ya da yerine konması için emek-gücünün bir anını bile yitirdiğini sanıyorsanız, tamamen aldanıyorsunuz. Tersine, onun emeği, pamuk ile iği ipliğe çevirdiği ve o, bu eğirme işini yaptığı için, pamuk ile iğin değerleri, ipliğe, kendiliğinden geçmektedir. Bu sonuç, işçinin emeğinin niteliği ile meydana gelir, niceliği ile değil. Onun bir saatte pamuk biçiminde, ipliğe kattığı değerin, yarım saatte kattığı değerden daha fazla olduğu doğrudur; ama bu, yalnızca bir saatte, yarım saatte olduğundan daha çok pamuk eğirdiği içindir. Görüyorsunuz ki, sizin, işçinin sondan bir önceki saatte ücretinin değerini ve son saatte de sizin net karınızı ürettiği yolundaki iddianız yalnızca şu anlama geliyor: onun 2 işsaatinde ürettiği iplikte, bu 2 saat, ister işgününün başında, ister sonunda olsun, bu iplikte, 11½ işaatlik emek ya da tam bir günlük çalışma somutlaşmıştır, yani onun çalışmasının iki saati ile başka kimselerin çalışmasının 9½ saati. Ve gene benim, işçi ilk 5¾ saatte kendi ücretini, ve son 5¾ saatte sizin net karınızı üretir biçimdeki tezim, siz bunun ancak ilk kısmının karşılığını ödüyorsunuz, ama son kısmının karşılığını ödemiyorsunuz anlamına gelir. Sizin dilinizi kullanarak, emek-gücünün karşılığının ödenmesi yerine, emeğin karşılığının ödenmesi diyorum. Şimdi baylar, karşılığını ödediğiniz emek-zamanı ile karşılığını ödemediğiniz emek-zamanını karşılaştırırsanız, bunun, yarım güne yarım gün olduğunu göreceksiniz, bu %100 gibi bir oranı verir ve çok iyi bir yüzde oranıdır. Üstelik şunda da en küçük bir kuşku yoktur ki, eğer siz, "işçiler"inize ("hands") 11½ saat yerine 13 saat ter döktürürseniz ve sizlerden umulacağı gibi bu fazladan 1½ saatlik emeği salt artı-değer olarak ele alırsaniz, son bölüm 5¾ işsaatinden 7¼ işsaatine, artı-değer de, %100'den %1262/23'e yükselecektir. İşgününe 1½ saatlik bir ekleme yapmakla, eğer siz, bu oranın %100'den %200'e ve daha fazlasına, ya da başka bir deyimle "iki katından fazlasına" çıkacağını umuyorsanız, pek heyecanlı bir tip sayılırsınız. Öte yandan, -hele kesesinde taşırsa insan kalbi ne kadar fevkalade bir şeydir- işsaatinin 11½'den 10'a indirilmesiyle bütün net karınızın uçup gideceğinden korkuyorsanız, o zaman,da siz, çok kötümsersiniz demektir. Bu kadar da değil. Bütün öteki koşullar aynı kalmak üzere, artı-emek 5 ¾ saatten 4¾ saate düşecek, ve bu süre %8214/23 gibi çok karlı bir artı-değer oranı verecektir. Ama üzerinde, bin yıl sonra İsa'nın tekrar yeryüzüne ineceği kıyamet gününden daha fazla masallar uydurduğunuz o korkunç "son saat" ise "all bosh". ["Baştan sona zirva." -ç.] Böyle olsa bile, siz ne net karınızdan olursunuz, ne de kullandığınız kızlar ile oğlanlar "ruh temizlikleri"nden.[36] Günü gelip de sizin "son saat"iniz gerçekten çaldığında, Oxford'lu profesörü anımsayınız. Ve şimdi baylar, "Elveda, daha iyi bir dünyada tekrar görüşmek üzere, ama daha önce değil".

1836 yılında Senior'ün icadettiği "son saat" borusu işte bu.[37] 15 Nisan 1848 tarihli Economist dergisinde aynı çiğlik bu sefer de sözü geçen bir iktisatçı tarafından atıldı: şimdi de, 10 saatlik yasaya karşı.