II. İşgünü Değişmiyor. Emeğin Üretkenliği Değişiyor. Emeğin Yoğunluğu Değişiyor

Karl Marx
Emeğin yoğunluğunda artış, belli bir sürede, emeğin harcanmasında artış demektir. Bu nedenle, işgününün uzunluğu aynı olmak üzere, daha yoğun bir emekle geçen bir işgünü, daha az yoğun bir işgününe göre, daha fazla üründe maddeleşir. Emeğin üretkenliğindeki artışın, belli uzunluktaki bir işgününde daha fazla ürün sağlayacağı da doğrudur. Ne var ki, bu ikinci durumda, herbir ürünün değeri, daha az emeğe malolduğu için düşer; birinci durumda ise, her iki ürün daha önceki kadar emeğe malolduğu için, değer değişmeden kalır. Ürünlerin sayısı, burada, fiyatlarında bir düşme olmadan artmıştır; sayıları ile birlikte fiyatları toplamı da büyümüştür. Ama üretkenliğin artması halinde belli bir değer, daha büyük bir ürün kitlesine dağılır. Demek ki, işgününün uzunluğu değişmeden yoğunluğu artmış bir günlük emek, daha fazla bir değerde somutlaşıyor ve paranın değeri değişmemişse (faha biiyük miktarda para ile temsil ediliyor. Yaratılan değer, emeğin yoğunluğunun toplumsal ortalamadan sapması ölçüsünde bir değişiklik gösteriyor. Öyleyse, belli uzunluktaki bir işgünü, artık, değişmeyen değil, değişen bir değer yaratıyor; 12 saatlik normal yoğunluktaki bir işgününde yaratılan değer, diyelim 6 şilin olsun, ama yoğunluğun artmasıyla yaratılan değer, 7, 8 şilin ya da daha fazla olabilir. Bir günlük emekle yaratılan değerin, sözgelişi 6 şilinden 8 şiline yükselmesiyle, bu değerin iki kısmı, yani emek-gücü fiyatı ile artı-değer de, aynı zamanda, eşit ya da eşit olmayan miktarlarda artabilir. Bunların her ikisi de aynı anda 3 şilinden 4 şiline çıkabilir. Burada, emek-gücünün fiyatındaki artış, bu fiyatın zorunlu olarak emek-giicünün değeri üzerine yükseldiği anlamını taşımaz. Tersine, bu fiyattaki bir yükseliş bu değerdeki bir düşüşle birlikte olabilir. Emek-gücü fiyatındaki artışın, daha da hızlanan aşınma ve yıpranmayı karşılamadığı durumlarda, bu durum ortaya çıkar.

Gelip geçici istisnalar dışında, emeğin üretkenliğindeki bir değişikliğin, emek-gücünün değerinde ve dolayısıyla artı-değerin büyüklüğünde bir değişmeye, ancak ilgili sanayi kollarında elde edilen ürünlerin, işçilerin alışılagelen tüketim malları arasında bulunması halinde yolaçtığını biliyoruz. Ele alınan durumda, bu koşul, sözkonusu değildir. Çünkü, değişikliğin, emeğin süresinde ya da yoğunluğunda olması halinde, yaratılan değerin büyüklüğünde, bu değerin somutlaştığı malın niteliğine bağlı bulunmayan bir değişiklik daima olur.

Emeğin yoğunluğu, bütün sanayi kollarında aynı anda ve eşit derecede artacak olsa, bu yeni ve daha yüksek derecede yoğunluk, toplum için normal derece haline gelir ve ayrıca hesaba katılacak bir şey olmaktan çıkar. Ama bu durumda bile, emeğin yoğunluğu çeşitli ülkelerde farklı olur ve değer yasasının uluslararası uygulanışında değişik durumlara yolaçabilir. Bir ulusun daha yoğun olan işgünü, başka bir ulusun daha az yoğun olan işgününe oranla, daha fazla miktarda bir para ile temsil edilebilir.[14]