Birinci Kesim. - Değerlerin Ölçüsü

Karl Marx
Bütün bu yapıt boyunca, kolaylık olsun diye, altını para-meta olarak kabul ediyorum.

Altının ilk esas işlevi, metalara değerlerinin ifadesi için gerekli malzemeyi sağlamak, ya da aynı ad altında, bunların değerlerini nitel olarak eşit, nicel olarak karşılaştırılabilir büyüklükler olarak temsil etmektir. Böylece altın, değerin evrensel bir ölçüsü olarak iş görür. Ve salt bu işlevi ile altın, bu par excellence[11*] eşdeğer meta, para haline gelir.

Metaları ortak bir ölçü ile ölçülebilir hale getiren, para değildir. Tam tersine, tüm metalar değer olarak insan emeğini gerçekleştirdikleri ve bu nedenle de aynı ölçü ile ölçülebilir oldukları içindir ki, bunların değeri bir ve aynı özel meta ile ölçülebilir ve bu meta da, değerlerinin ortak ölçüsüne, yani paraya dönüştürülebilir. Para, bir değer ölçüsü olarak, metalarda içkin değerin ölçüsüne, emek-zamanına bir zorunluluk sonucu verilmiş dışsal bir biçimdir.[51]

Bir metaın değerinin altın olarak ifadesi —x kadar A metaı y kadar para-meta— onun para-biçimi ya da fiyatıdır. 1 ton demir = 2 ons altın gibi tek bir denklem, artık, demirin değerinin, toplumsal olarak geçerli bir biçimde ifade edilmesine yetecektir. Bundan böyle, bu denklemi, tüm öteki metaların değerlerini ifade eden denklemler zincirinde bir halka gibi göstermeye gerek kalmamıştır, çünkü eşdeğer meta, altın, şimdi para özelliğine sahiptir. Genel nispi değerin genel biçimi, ilk biçimi, yalın ya da yalıtılmış ilk biçimini almıştır. Öte yandan, nispi değerin genişlemiş ifadesi, o sonsuz denklemler dizisi, şimdi artık para-metaının nispi değerine özgü biçimi almıştır. Dizi de şimdi belirlidir ve fiili meta fiyatları ile toplumsal bir gerçeklik kazanmıştır. Paranın her tür meta ile ifade edilen değer büyüklüğünü bulmak için, fiyat listelerindeki satırları geriye doğru okumamız yeter. Ama paranın kendisi fiyata sahip değildir. Bu yönden onu öteki metalar ile eşit bir yere koymak için, kendi eşdeğeri olarak bizzat kendisine eşitlememiz gerekirdi.

Metaların fiyatı ya da para-biçimi, genellikle kendi değer-biçimleri gibi, onların elle tutulur maddi biçimlerinden oldukça farklı bir biçimdir; bu nedenle, tamamen düşünsel ya da zihinsel bir biçimdir. Gözle görülmemekle birlikte, demirin, keten bezinin ve buğdayın değeri bu mallarda fiilen mevcuttur: onlar altın ile eşitlenmekle, düşünsel olarak algılanır bir ilişki, yani yalnızca onların kafalarında mevcut bir ilişki haline getirilmiştir. Bunun için de, fiyatlarının dış dünyayla ilişki içerisine sokulmasından önce, sahiplerinin ya dilini onlara kıralaması ya da üzerilerine bir etiket asması gerekir.[52] Metaların altın ile değerlerinin ifadesi salt düşünsel bir iş olduğuna göre, bu amaç için sanal ya da düşünsel parayı kullanabiliriz. Her tüccar, mallarının değerlerini bir fiyatla ya da sanal parayla ifade ettiğinde, bunların paraya çevrilmiş olmadıklarını, ve milyonlar kıymetindeki malın değerini altın olarak takdir etmek için, bir zerre bile gerçek altına gerek bulunmadığını çok iyi bilir. Bunun için para, değer ölçüsü olarak iş gördüğünde, o, yalnızca sanal ya da düşünsel para olarak kullanılmış olur. Bu durum, en aşırı teorilerin dogmasına yolaçmıştır.[53] Değer ölçüsü olma işlevlerini yerine getiren yalnızca düşünsel para olmakla birlikte, fiyat tamamıyla paranın fiili varlığına bağlıdır. Değer, ya da başka bir deyişle, bir ton demirin içerdiği insan emeği niceliği, demirin içerdiği emek miktarı kadar para-metaın niceliğiyle düşüncede ifadesini bulur. Bu yüzden, değerin ölçüsü olarak, altın, gümüş ya da bakır olmasına göre, bir ton demirin değeri birbirinden çok farklı fiyatlarla ifade edilecek, ya da bu madenlerin herbirinin çok farklı nicelikleriyle temsil edilecektir.

Bunun için, eğer altın ve gümüş gibi iki farklı meta, aynı anda, değerin ölçüsü olursa, metaların, iki fiyatı olur — birisi altın-fiyatı, öteki gümüş-fiyatı. Gümüşün değerinin oranı, altına göre aynı kaldığı, diyelim ki, 1 : 15 olduğu sürece, bu iki fiyat yanyana sessiz sedasız bulunabilir. Bu orandaki her değişme, metaların altın-fiyatı ile gümüş-fiyatı arasındaki oranı bozar ve bu da, bize, değerin ikili ölçütünün, ölçüt olma işleviyle bağdaşmadığını tanıtlamış olur.[54]

Belirli fiyatları ile metalar, kendilerini şöyle ortaya koyarlar: a kadar A metaı = x kadar altın; b kadar B metaı = z kadar altın; c kadar C metaı = y kadar altın vb.. a, b, c, burada, A, B, C, metalarının belirli niceliklerini, ve x, y, z belirli niceliklerde altını temsil ederler. Bu metaların değerleri, demek ki, düşüncede, birbirinden çok farklı niceliklerdeki altınla değişilir. Böylece, metaların karmakarışık çeşitliliğine karşın, bunların değerleri, aynı adı taşıyan büyüklükler, altın-büyüklükleri halini alırlar. Şimdi artık bunlar birbirleriyle karşılaştırılabilir ve ölçülebilirler, ve bunların, birim ölçüsü olarak sabit bir miktarda altınla kıyaslanması teknik bir gereksinme haline gelir. Bu birim, daha alt küçük bölümlere bölünerek, ölçüt ya da ölçek haline gelir. Altın, gümüş ve bakır, para haline gelmeden önce de, kendi ağırlıklarının ölçütleri içerisinde böyle ayarlı ölçütlere sahiptirler; örneğin, birim olarak kullanılan bir libre ağırlık, bir yandan onslara bölünür, öte yandan da, yüz librelik ağırlıkları meydana getirmek üzere birleşebilirler.[55] İşte bunun içindir ki, bütün madeni paralarda, paranın ya da fiyatın ölçütlerine verilen adlar, ilkin ağırlık ölçütlerinin önce varolan adlarından alınmıştır.

Değerin ölçüsü ve fiyatın ölçütü olarak paranın birbirinden tamamen farklı iki işlevi vardır. Para, insan emeğinin cisimleşmesinin toplumsal olarak kabul edilmesi yönünden ele alınırsa değerin ölçüsüdür, belirlenmiş bir madeni ağırlık olması yönünden fiyatın ölçütüdür. Değerin ölçüsü olarak, her türden metaların değerlerini fiyatlara, sanal altın niceliğine çevirmeye hizmet eder; fiyatın ölçütü olarak ise, bu altının niceliğini ölçer. Değerlerin ölçüsü, değer olarak kabul edilen metaları ölçer; fiyatların ölçütü ise, tersine, bir başka ağırlık ile altının bir niceliğinin değerini değil, altının birim niceliğiyle, altının niceliklerini ölçer. Altını fiyatın ölçütü yapmak için, belli bir ağırlığın birim olarak saptanması gerekir. Aynı adı taşıyan niceliklerin ölçülmesi ile ilgili bütün durumlarda olduğu gibi, burada da, değişmeyen bir ölçü biriminin saptanması çok önemlidir. Yani bu birim ne kadar az değişirse, fiyat ölçütü de görevini o kadar iyi yerine getirmiş olur. Altının kendisi de bir emek ürünü olması dolayısıyla değeri değişebilir olduğu için, değerin bir ölçüsü olarak iş görebilir. [56]

Oldukça açıktır ki, her şeyden önce altının değerindeki bir değişme, fiyatın ölçütü olarak işlevinde herhangi bir değişiklik yapmaz. Bu değer ne kadar değişirse değişsin, madenlerin farklı niceliklerinin değerleri arasındaki oran sabit kalır. Değerindeki düşme ne kadar büyük olursa olsun, 12 ons altının değeri, 1 ons altının değerinden daima 12 kat büyüktür; ve fiyatlarda dikkate alınan tek şey, farklı altın miktarları arasındaki bağıntıdır. Ayrıca, bir ons altının değerindeki yükselme ya da düşme, ağırlığını değiştirmeyeceğine göre, daha küçük bölümlerinin ağırlığı da değişmez. Böylece altın, değeri ne kadar değişirse değişsin, değişmeyen fiyat ölçütü olarak aynı işi görür.

Sonra, altının değerindeki değişme, değer ölçüsü olma işlevine karışmaz. Değişme, bütün metaları aynı anda etkiler, ve değerleri şimdi daha yüksek ya da daha düşük altın-fiyatları ile ifade edilseler de, bu yüzden caeteris paribus[12*], bunların nispi değerlerini, inter se, olduğu gibi bırakır.

Herhangi bir metaın değerini, bir başka metaın kullanım-değerinin belirli bir niceliği ile gösterdiğimiz gibi, bu ilk metaın değerinin altın ile gösterilmesinde de, biz, belli bir nicelikte altının üretiminin, belli bir süredeki, belli bir miktar emeğe malolduğunu varsaymış oluyoruz. Genel fiyat dalgalanmaları ise, bir önceki bölümde incelenen basit nispi değer yasalarına tabidir.

Meta fiyatlarındaki genel yükselme, ancak, —paranın değeri sabit kalırken— ya bunların değerlerinin yükselmesinin, ya da meta değerleri sabit kaldığı halde paranın değerindeki bir düşüşün sonucu olabilir. Öte yandan, fiyatlardaki genel bir düşme, ancak, —para değeri sabit kalırken— ya da meta fiyatlarındaki bir düşmenin, ya da meta değerleri sabit kalırken para değerindeki bir yükselmenin sonucu olabilir. Bunun için, para değerindeki bir yükselmenin, zorunlu olarak, meta fiyatlarında orantılı bir düşüşe ya da para değerindeki bir düşmenin fiyatlarda gene orantılı bir yükselişe yolaçacağı sonucu kesinlikle çıkartılamaz. Bu gibi fiyat değişiklikleri, ancak değerleri sabit kalan metalar için geçerlidir. Değerleri para ile aynı zamanda ve onunla orantılı olarak yükselen metaların fiyatlarında bir değişiklik olmaz. Eğer metaların değeri paranın değerinden daha yavaş ya da daha hızlı yükseliyor ise, fiyatlarındaki düşüş ya da yükseliş, bunların değeri ile paranın değerindeki değişme arasındaki farka bağlı olarak belirlenir; vb., vb..

Şimdi fiyat-biçimi konusundaki incelememize dönelim.

Para olarak kullanılan değerli madenlerin çeşitli ağırlıklarının yürürlükteki para-adları ile bu adların başlangıçta temsil ettikleri fiili ağırlıklar arasında yavaş yavaş bir tutarsızlık ortaya çıkar. Bu tutarsızlık, tarihsel nedenlerin sonucudur ve bu nedenlerin bellibaşlıları şunlardır: (1) Gelişmesi eksik kalmış topluluklara yabancı paranın girmesi. Buna, altın ve gümüş sikkelerin başlangıçta yabancı meta olarak dolaşıma girdiği Roma'nın ilk günlerinde raslanır. Bu yabancı sikkelerin adları, yerli ağırlık ölçülerinin adlarından daima farklı olmuştur. (2) Servet arttıkça, bir değer ölçüsü olarak, daha az değerli madenlerin yerini, daha değerli madenler alır; şairane sıralanışa ne kadar aykırı düşse de, bakırın yerini gümüş, gümüşün yerini altın alır.[57] Örneğin pound sözcüğü gerçekten bir pound (libre) ağırlığındaki gümüşe takılan para-ad idi. Altın, bir değer ölçüsü olarak gümüşün yerine geçince, aynı ad, gümüş ile altının değerleri arasındaki orana göre, belki de bir pound'un 1/15'i kadar altına verildi. Pound sözcüğü, para-ad olarak, böylece, bir ağırlık adı olan aynı sözcükten farklılaşmış oldu.[58] (3) Krallar ile prenslerin yüzyıllar boyu para ayarını bozmaları sonucu, sikkelerin başlangıçtaki ağırlıklarından geriye yalnızca adları kalmıştır.[59]

Bu tarihsel nedenler, para-adın, ağırlık-addan ayrılmasını toplulukta yerleşmiş bir adete dönüştürmüştür. Paranın ölçütü, bir yandan, insanlar arası yerleşmiş adetlere bağlı olduğu, öte yandan da herkesçe kabul edilmek zorunluluğu taşıdığı için, sonunda yasayla düzenlenmiştir. Değerli madenlerden birinin belli bir ağırlığı, örneğin bir ons altın, yasalarla verilen pound, dolar vb. gibi adlar, resmi olarak, küçük alt-bölgelere bölünürler. Böylece para birimi hizmetini gören bu küçük bölümler, şilin, peni vb., gibi yasal adlarla yeniden daha küçük birimlere ayrılır.[60] Ne var ki, bu bölünmelerden önce de, sonra da, madenin belirli ağırlığı madeni paranın ölçütüdür. Yapılan tek değişiklik, küçük birimlere bölünmesi ve yeni adlar verilmesidir.

Meta değerlerinin düşünsel olarak dönüştürüldüğü bu fiyatlar, ya da altın nicelikleriyle, şimdi artık, sikkelerin adlarıyla ya da altın ölçütünün alt-bölümlerinin yasal geçerli adlarıyla ifade edilir. Bir kile buğday, bir ons altın eder yerine, 3 sterlin 17 şilin 10,5 peni eder diyoruz. Bu suretle, metalar ne değerde olduklarını fiyatları ile ifade ederler, ve para da, bir malın değerini kendi para-biçimi ile belirlerken hesap parası olarak hizmet eder. [61]

Bir şeyin adı, onun niteliklerinden farklı olan bir şeydir. Bir insanın adının Yakup olduğunu bilmekle, o adam hakkında hiç bir şey öğrenmiş olmam. Bunun gibi, parada da, pound, dolar, frank, düka vb. adlarında, bir değer ilişkisinin bütün izleri kaybolur. Para-adları hem metaların değerlerini ve hem de paranın ölçütü olan madenin ağırlığının alt-bölümlerini ifade ettikleri için bu gizemli simgelere verilen gizli anlamlar bu konudaki karışıklığı büsbütün artırmaktadır.[62] Öte yandan, değerin metaların çeşitli maddi biçimlerinden ayırdedilebilmesi için, bu maddi ve anlamsız, ama aynı zamanda da tamamen toplumsal biçime bürünmesi mutlaka gerekir.[63]

Fiyat, metada gerçekleşen emeğin para-adıdır. Bunun için, bir metaın eşdeğerini, onun fiyatını oluşturan para ile ifade etmek, aynı sözü boş bir yineleme olur,[64] ve tıpkı, genel olarak, bir metaın nispi değer ifadesinin, iki metaın eşitliğini belirtmesine benzer. Fiyat, metaın değer büyüklüğünün göstergesi olarak, onun parayla değişim-oranını da temsil eder, ama bu değişim-oranı göstergesinin, metaın değer büyüklüğünü mutlaka belirlemesi gerekmez. Toplumsal olarak gerekli iki eşit emek niceliğinin 1 kile buğday ve 2 sterlin (yaklaşık olarak 2 ons altın) ile temsil edildiğini düşünürsek, burada, 2 sterlin, 1 kile buğdayın değer büyüklüğünün para ile ifadesi ya da fiyatıdır. Diyelim ki, değişen koşullara göre bu fiyat 3 sterline yükselsin ya da 1 sterline düşmüş olsun, şimdi 1 sterlin ve 3 sterlin, buğdayın değer büyüklüğünü tam tamına ifade etmek için fazla küçük ya da fazla büyük olabilir, ama gene de onun fiyatlarıdır; çünkü, önce buğdayın değerinin ortaya çıktığı biçimdir, yani paradır; sonra da para ile değişim oranının örneğidir. Eğer üretim koşulları, başka bir deyişle emeğin üretkenlik gücü sabit kalıyorsa, fiyattaki değişiklikten önce de sonra da bir kile buğdayın yeniden üretimi için aynı miktar toplumsal emek-zamanının harcanması gerekir. Bu durum, ne buğday üreticisinin, ne de öteki meta sahiplerinin isteğine bağlı değildir.

Değer büyüklüğü, bir toplumsal üretim ilişkisi ifadesidir ve belli bir mal ve onu üretmek için gerekli olan toplumsal emek-zamanı bölümü arasında var olan zorunlu bağıntıyı ifade eder. Değer büyüklüğü fiyata çevrilir çevrilmez, bu zorunlu ilişki, tek bir meta ile bir değeri, para-meta arasındaki az ya da çok raslansal değişim-oranı biçimini alır. Ama bu değişim-oranı, ya o metaın değerinin gerçek büyüklüğünü ifade edebilir ya da koşulların zoruyla bu değerden sapan altın niceliğini ifade edebilir. Demek ki, fiyatla değer büyüklüğü arasındaki nicel uyumsuzluk olasılığı, ya da fiyatın değer büyüklüğünden sapma olasılığı, fiyat-biçiminin kendisinde varolan bir şeydir. Bu bir kusur değil, ama tersine, fiyat-biçiminin, iç yasaları birbirini gideren açık yasasız düzensizliklerin bir ortalaması olarak kendisini gösteren bir üretim biçimine çok iyi bir biçimde uyumlanmasıdır.

Fiyat-biçimi, bununla birlikte, yalnızca, değer büyüklüğü ile fiyat, yani bu büyüklükle onun para olarak ifadesi arasında nicel bir uyuşmazlık olasılığı ile bağdaşmakla kalmaz, aynı zamanda, nitel bir tutarsızlığı da gizleyebilir, ve bu, o dereceye ulaşır ki, para, metaların değer-biçiminden başka bir şey olmadığı halde, fiyat, değeri ifade etmez olur. Kendileri meta olmayan vicdan, onur vb. gibi şeyler, sahipleri tarafından satışa çıkarılır hale gelirler ve böylece bir fiyatları olduğu için meta biçimini alırlar. Demek ki, bir şeyin değeri olmadığı halde, bir fiyatı olabilir. Bu durumda fiyat, matematikteki bazı nicelikler gibi sanaldır. Ayrıca, bu sanal fiyat-biçimi, bazen dolaysız ya da dolaylı bir gerçek değer-ilişkisini gizleyebilir; örneğin, insan emeği katılmadığı için değeri olmayan işlenmemiş toprağın fiyatı gibi.

Fiyat, genellikle nispi değeri gibi bir metaın (diyelim bir ton demirin) değerini, belli miktarda bir eşdeğerin (diyelim bir ons altının) demir ile. doğrudan doğruya değişilebileceğini belirtmek suretiyle ifade eder. Ama bunun tersini, yani demirin altınla doğrudan doğruya değişilebileceğini asla ifade etmez. Bu nedenle, bir metaın uygulamada değişim-değeri olarak etkili bir biçimde iş görebilmesi için maddi biçimden sıyrılması, salt sanal olmaktan çıkıp gerçek altına dönüşmesi gerekir; meta için bu öz değiştirme, her ne kadar Hegelci "kavram" için, "zorunluluk"tan "özgürlük"e dönüşümden, istakoz için kabuğundan çıkmaktan, ya da Aziz Jerome için Adem babadan[65] kurtulmaktan daha güç ise de, bunu yapması zorunludur.

Bir meta (diyelim demir) imgemizde kendi gerçek biçimi ve altın biçimiyle yanyana yer alabilir, ama bu, aynı zamanda, fiilen hem demir, hem de altın olamaz. Değerini saptamak için, imgemizde onu altına eşitlememiz yeter. Ama sahibine, evrensel eşdeğer hizmeti görebilmesi için, onun yerine, fiillen altının geçmesi gerekir. Eğer demirin sahibi, değişim için sunulan başka bir metaın sahibine gidip de, demirin fiyatının daha şimdiden para olmasının kanıtı olduğunu söyleseydi, cennette amentüyü ezbere okuyan Dante'ye, St. Peter'in verdiği karşılığı alırdı:

"Assai bena é trasconsa
"D'esta moneta giâ lega e'l peso;
"Ma dimmi se tu l'hai nella tua borsa."[13*]

Bunun için bir fiyat, hem bir metaın para ile değişilebilir olduğunu, hem de bu fiyatla değişilmesi gerektiği anlamlarına geliyor. Öte yandan, altın, değişim sürecinde kendisini zaten para-meta olarak kabul ettirdiği için, ideal bir değer ölçüsü olarak hizmet eder. İşte değerlerin bu ideal ölçüleri ardında, gerçek para yatar.