(a) 1846-1866 Arasında İngiltere

Karl Marx
Kapitalist birikimin incelenmesi için modern toplumda hiç bir dönem son 20 yıllık dönem kadar uygun değildir. Bu dönem, sanki Fortunatus'un[8*] hazinesini bulmuş gibidir. Bütün ülkeler arasında İngiltere gene klasik örneği vermektedir; çünkü, dünya pazarında ön sırayı tutmakta, kapitalist üretim yalnız burada tam olarak gelişmiş bulunmakta ve ensonu, 1846'dan beri süregelen serbest ticaretin mutluluk döneminin başlamasıyla, vülger ekonomi son sığınağından da kovulmuş bulunmaktadır. Üretimdeki dev ilerleme —bunda da son yirmi yıllık dönem, ilkini geniş ölçüde aşmaktadır— Dördüncü Bölümde yeterince işlenmişti.

Son yarım yüzyılda İngiltere nüfusundaki mutlak artış çok büyük olmakla birlikte, resmi nüfus sayımından alınan aşağıdaki tablonun da gösterdiği gibi, nüfustaki nispi artış ya da artış oranı devamlı olarak düşmüştür.

İNGİLTERE İLE GALLER ÜLKESİNDE,
ONAR YILLIK ARAYLA YÜZDE OLARAK NÜFUS ARTIŞI

1811-1821
1.533%
1821-1831
1.446%
1831-1841
1.326%
1841-1851
1.216%
1851-1861
1.141%

Şimdi de buna karşılık zenginlikteki artışı görelim. Burada en güvenilir dayanak, gelir vergisine giren, karın, toprak rantının vb. hareketidir. Büyük Britanya'da 1853 ile 1864 yılları arasında gelir vergisine tabi karlardaki artış (çiftlikler ile diğer bazı kategoriler alınmamıştır), %50,47'ye ya da yıllık ortalama olarak %4,58'e ulaşmıştır;[102] aynı dönemde nüfustaki artış ise aşağı yukarı %12'dir. Vergiye tabi toprak rantındaki artış (evler, demiryolları, madenler, dalyanlar vb. dahil) 1853 ile 1864 yılları arasında %38'e ya da yıllık olarak %3'5/12'ye ulaşır. Burada, aşağıdaki kategoriler en büyük artışı göstermektedir.

1864 YILINDA 1853'E ORANLA YILLIK GELİR FAZLASI


Binalar
38.60%
3.50%
Taşocakları
84.76%
7.70%
Madenler
68.8.5%
6.26%
Demirhaneler
39.92%
3.63%
Balıkhaneler
57.37%
5.21%
Gazhaneler
126.02%
11.45%
Demiryolları
83.29%
7.57%

[103]

Eğer 1853-1864 döneminin birbirini izleyen her dört yılını birbirleriyle karşılaştırırsak, gelirlerdeki artış oranının devamlı yükseldiğini görürüz. Örneğin, bu oran, kardan gelen gelirler için 1853-1857 döneminde yılda %1,73; 1857-1861 döneminde yılda %2,74 ve 1861-64 döneminde yılda %9,30'dur. Birleşik Krallık'ta, gelir vergisine tabi gelirlerin toplamı, 1856 yılında, 307.068.898 sterlin; 1859 yılında 328.127.416 sterlin; 1862 yılında 351.745.241 sterlin; 1863 yılında 359.142.897 sterlin; 1864 yılında 362.462.279 sterlin; 1865 yılında 385.530.020 sterlindir.[104]

Sermaye birikimi, aynı zamanda, sermaye yoğunlaşmasını ve merkezileşmesini de birlikte getiriyordu. İngiltere için resmi tarım istatistikleri olmamakla birlikte (bunlar İrlanda için vardı), 10 kontlukta bunlar gönüllü olarak verilmiştir. Bunlara göre, 1851-1861 döneminde 100 acre'dan küçük çiftlik sayısı 31.583'ten 26.567'ye inmişti, yani böylece 5.016 tanesi daha geniş çiftliklere katılmıştı.[105] 1815-1825 arasında, veraset vergisine tabi, 1.000.000 sterlini aşan taşınabilir mal yoktu; oysa 1825-1855 arasında 8 tane, 1855'ten 1859 Haziran ayına kadar, yani 4,5 yılda 4 tane böyle taşınabilir mal görülmüştü.[106] Bununla birlikte bu merkezileşme, en iyi şekilde, 1864 ve 1865 yıllarında, Gelir Vergisi D Cetvelinin (çiftlikler vb. hariç, karlar) kısa bir tahlilinden anlaşılabilir. Ba kaynaktan gelen gelirlerin ancak 60 sterlinden yukarı olanlarının gelir vergisine tabi olduğunu önceden belirtelim. 1864 yılında, İngiltere, Galler ve İskoçya'da vergiye tabi gelirler, 95.844.222 sterline, 1865'te 105.435.787 sterline ulaşıyordu.[107] 23.891.009 kişilik nüfusun 1864 yılında vergilendirilen insan sayısı 308.416; 1865 yılında ise 24.127.003 nüfustan 332.431 kişi idi. Aşağıdaki tablo bu gelirlerin iki yıllık dağılımını gösteriyor:

5 Nisan 1864'te Sona Eren Yıl
5 Nisan 1865'te Sona Eren Yıl
Kâr Gelirleri
Kişi
Kâr Gelirleri
Kişi
£
£
Toplam gelir:
95.844.222
308.416
105.435.787
332.431
Toplam gelir:
57.028.290
22.334
64.554.297
24.075
Toplam gelir:
36.415.225
3.619
42.535.576
4.021
Toplam gelir:
22.809.781
822
27.555.313
973
Toplam gelir:
8.744.762
91
11.077.238
107

Birleşik Krallık'ta, 1855 yılında, 16.113.267 sterlin değerinde 61.453.079 ton kömür üretilmişti; bu sayılar 1864 yılında, 92.787.873 ton ve 23.197.968 sterlindir. 1855 yılında, 8.045.385 sterlin değerinde 3.218.154 ton pik demir üretilmişti; bu sayılar, 1864 yılında, 4.767.951 ton ve 11.919.877 sterlindir. 1854 yılında, Birleşik Krallık'ta, işleyen demiryolu uzunluğu 8.054 mildi, ödenmiş sermaye 286.068.794 sterlin, 1864 yılında uzunluk 12.789 mil, ödenmiş sermaye 425.719.613 sterlin. 1854 yılında Birleşik Krallık'ın ithalat ve ihracat toplamı 268.210.145 sterlin; 1865 yılında, 489.923.285 sterlindi. Aşağıdaki tablo ihracat hareketini göstermektedir:

1847
58.842.377 £
1860
135.842.817 £
1849
63.596.052 £
1865
165.862.402 £
1856
115.826.948 £
1866
188.917.563 £

[108]

Bu birkaç örnekten sonra, İngiliz Genel Sayım yetkilisinin attığı şu zafer çığlığının nedeni anlaşılır: "Nüfus hızla artmakla birlikte, sanayi ile servetteki ilerlemeye ayak uyduramamıştır."[109] Şimdi de, bu sanayide doğrudan çalışanlara, bu servetin yaratıcılanna, işçi sınıfına bir gözatalım. "Bu ülkenin toplumsal durumunda en hüzün verici görünüşlerden birisi" diyor Gladstone, "halkın tüketim gücündeki bir azalmaya emekçi sınıfın yoksulluğu ile sefaletinde bir artmaya karşın, aynı zamanda, üst sınıflarda devamlı bir servet birikimi, sermayede sürekli bir artış olmaktadir."[110] İşte 13 Şubat 1843 günü bu tatlı dilli bakan, Avam Kamarasında böyle diyordu. Yirmi yıl sonra, 16 Nisan 1863 tarihinde ise, hazırladığı bütçeyi sunarken şöyle konuşuyordu: "1842-1852 yilları arasında, ülkenin vergilendirilebilen geliri yüzde 6 artmış bulunuyor. ... Oysa, 1853 ile 1861 yılları arasındaki 8 yıldaki artış, 1853 esas alınarak, yüzde 20'dir! Bu durum, inanılmayacak derecede şaşırtıcıdır. ... Bu başdöndürücü servet ve kudret artışı ... tamamıyla mülk sahibi sınıfa aittir ... ama, genel tüketim mallarının fiyatlarını düşürdüğü için dolaylı yoldan emekçi nüfusun da yararınadır. Bir yandan zenginler daha da zenginleşirken, yoksullar da daha az yoksul hale gelmektedirler. Gene de ben, burada, aşırı yoksulluğun azaldığını söyleyemem."[111] Ne zavallı bir dönüş! İşçi sınıfı, zengin sınıflara "başdöndürücü servet ve kudret artışını" sağlaması oranında "yoksul"ken "daha az yoksul" kaldığına göre, bu sınıf, gene eskisi gibi yoksul kalıyor demekti. Aşırı yoksulluk azalmadığına göre, aşırı zenginlik arttığına göre, o da artmış demektir. Geçim araçları fiyatının ucuzlamasına gelince, resmi istatistikler, örneğin Londra Yetimler Yurdunun hesapları, 1851-1853 dönemi ile karşılaştırıldığında, 1860-1862 yılları arasındaki üç yılda ortalama olarak fiyatlarda %20 bir artış olduğunu göstermektedir. Bunu izleyen üç yılda, 1863-1865, et, tereyağı, süt, şeker, tuz, kömür ve bir yığın temel geçim araçlarının fiyatlarında, gitgide artan bir yükselme olmuştur.[112] Gladstone'un daha sonraki 7 Nisan 1864 tarihli bütçe konuşması, artı-değer yapımındaki ilerleme ve "yoksullukla yoğrulmuş" halkın mutluluğu üzerine Pindar'a yakışır bir kasidedir. Önce, "sefaletin sınırına dayanmış" kitlelerden, "ücretlerin artmamış bulunduğu" işkollarından sözetmekte ve sonunda, işçi sınıfının mutluluğunu şu sözlerle özetlemektedir: "İnsan yaşamının, onda-dokuzu, varolma savaşıdır."[113] Gladstone gibi resmi düşüncelerle bağlı olmayan Profesör Fawcett açıkça ilan ediyor: "Ücretlerin (son on yılda) sermaye artışıyla yükseldiğini kuşkusuz yadsıyacak değilim, ama bu görünüşteki yarar, gerekli tüketim maddelerinin çoğunun pahalılaşması nedeniyle kaybolmuştur." (0 bunun, değerli madenlerin değerindeki düşmeden ileri geldiğine inanır.) "... Zenginler hızla daha da zengin oluyor, ama çalışan sınıfların durumunda gözle görülür bir ilerleme yoktur. ... Onlar" (emekçiler) "borçlandıkları esnafın neredeyse kölesi durumuna düşüyorlar."[114]

"İşgünü" ve "makine" bölümlerinde okur, İngiliz işçi sınıfının hangi koşullar altında, mülkiyet sahibi sınıflar için "başdöndürücü servet ve kudret artışını" yarattığını görmüş bulunuyor. Biz, burada, her şeyden önce, emekçinin toplumsal işlevi ile ilgilenmiştik. Ama, birikim yasasını iyice kavramak için işyeri dışındaki durumunun, beslenme ve barınma koşullarının da incelenmesi gerekir. Bu kitabın sınırları, bizi, burada her şeyden önce, biraraya gelince işçi sınıfının çoğunluğunu oluşturan sanayi proletaryası ile tarım emekçilerinin en düşük ücret alan kesimi ile ilgilenmeye zorluyor.

Ama önce, resmi yoksulluk ya da işçi sınıfının varlık koşulunu (emek-gücünü satma olanağını) yitiren ve ancak kamunun sağladığı sadakalarla kıtıkıtına yaşayabilen kesimi üzerinde bir-iki söz söyleyelim. İngiltere'de"[115] resmi listelere göre yoksul sayısı 1855'te 851.369 kişi; 1856'da 877.767; 1865'te 971.433. Pamuk kıtlığı sonucu bu sayı, 1863 ve 1864'te, 1.079.382'ye ve 1.014.978'e yükselmiştir. En ağır biçimde Londra'yı etkileyen 1866 bunalımı, dünya pazarının İskoçya krallığından daha kalabalık bu merkezinde, yoksul sayısında 1865'e göre, 1866 yılında, %19,5, 1864'e göre %24,4 bir artış göstermiş ve bu artış, 1866'ya göre 1867'nin ilk aylarında daha da büyük olmuştur. Yoksullukla ilgili istatistiklerin tahlilinde iki nokta dikkate alınabilir. Bir yandan, yoksul sayısındaki azalıp çoğalmalar, sınai çevrimin devresel değişikliklerini yansıtmaktadır. Öte yandan, sermaye birikimi, sınıf savaşımı ve dolayısıyla işçi-kişinin sınıf bilincinin gelişmesiyle orantılı olarak yoksulluğun fiili büyüklüğü ile ilgili resmi istatistikler gitgide daha yanıltıcı olmaktadır. Orneğin, son iki yilda İngiliz basınının (The Times, Pall Mall Gazette vb.) yoksullara karşı barbarca davranıldığı konusunda kopardıkları gürültü yeni bir şey değildir. F. Engels, daha 1844 yılında, aynı korkunç olayları ve "sansasyon yazınının" gene aynı ve geçici yaygaralarını gözler önüne sermişti. Son on yılda Londra'da "açlık nedeniyle ölümlerdeki" korkunç artış, işçi halkın işliklerde, bu sefaletin cezaevlerinde katlandıkları köleliğin artan dehşetini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tanıtlamaktadır.[116]