I. İşgünü Uzunluğu ile Emek Yoğunluğu Değişmiyor. Emeğin Üretkenliği Değişiyor.

Karl Marx
Bu varsayımlara göre, emek-gücünün değeri ile artı-değerin büyüklüğü, üç yasa tarafından belirlenir.

(1) Belli uzunluktaki bir işgünü, emeğin üretkenliği ve onunla birlikte ürünün kitlesi ve üretilen her metaın fiyatı ne denli değişirse değişsin, daima aynı miktarda değer yaratır.

Eğer oniki saatlik bir işgününde yaratılan değer, diyelim altı şilin ise, üretilen malların kitlesi, emeğin üretkenliği ile birlikte değişse bile, varolan tek sonuç, altı şilinin temsil ettiği değerin, daha çok ya da daha az sayıda mala dağılmasıdır.

(2) Artı-değer ile, emek-gücünün değeri, karşıt yönlerde değişirler. Emeğin üretkenliğindeki bir değişme, ondaki artma ya da eksilme, emek-gücü değerinde karşıt yönde, artı-değerde aynı yönde bir değişmeye neden olur.

Oniki saatlik bir işgününde yaratılan değer, değişmeyen bir miktardır, diyelim altı şilindir. Bu değişmeyen miktar, artı-değer ile işçinin bir eşdeğerle yerine koyduğu emek-gücü değerleriniii toplamına eşittir. Eğer değişmeyen bir miktar iki kısımdan oluşuyorsa, bunlardan biri eksilmeden diğerinin artamayacağı apaçıktır. Başlangıçta iki kısım eşit olsun: 3 şilin değerinde artı-değer, 3 şilin değerinde emek-gücü. Bu durumda, artı-değer üç şilinden iki şiline inmeden, emek-gücünün değeri üç şilinden dört şiline yükselemez; aynı şekilde, emek-gücünün değeri üç şilinden iki şiline düşmeden, artı-değer üç şilinden dört şiline yükselemez. Demek ki, bu durumda, ne emek-gücü değerinin ve ne de artı-değerin mutlak büyüklüklerinde, bunların nispi, yani birbirine oranla büyüklüklerinde, aynı anda bir değişme olmadan hiç bir değişiklik olmaz. Bunların aynı anda yükselmeleri ya da düşmeleri olanaksızdır.

Ayrıca, emeğin üretkenliğinde bir yükselme olmaksızın, emek-gücünün değeri düşemez ve dolayısıyla artı-değer yükselemez. Örneğin, yukarıdaki durumda, emeğin üretkenliğinde, eskiden altı saatte üretilen aynı miktardaki gerekli tüketim maddesini şimdi dört saatte üretecek kadar bir artış olmaksızın, emek-gücünün değeri, üç şilinden iki şiline düşemez. Öte yandan, emeğin üretkenliğinde, eskiden altı saatte üretilebilen aynı miktardaki gerekli tüketim maddelerinin üretimi için şimdi sekiz saati gerektiren bir düşme olmaksızın, emek-gücünün değeri üç şilinden dört şiline çıkamaz. Bundan şu sonuç çıkar ki, emeğin üretkenliğinde bir artış, emek-gücü değerinde bir düşmeye ve dolayısıyla artı-değerde bir yükselmeye yolaçtığı halde, bu üretkenlikte bir azalma, emek-gücünün değerinde bir yükselmeye ve artı-değerde bir düşmeye neden olur.

Bu yasayı formülleştirirken Ricardo bir noktayı ihmal etmiştir: artı-değerin ya da artı-emeğin büyüklüğündeki bir değişme, emek-gücü değerinin büyüklüğünde ya da gerekli-emeğin miktarında ters yönlü bir değişmeye yolaçmakla birlikte, bu, hiç bir zaman bunların aynı oranda değişeceği anlamına gelmez. Bunlar aynı miktarda artar ya da azalırlar. Ama bunların orantılı artışları ya da azalışları, emeğin üretkenliğinde değişme olmadan önceki ilk büyüklüklerine bağlıdır. Emek-gücünün değeri 4 şilin, ya da gerekli emek-zamanı 8 saat ve artı-değer 2 şilin, ya da artı-emek 4 saat olsa ve emeğin üretkenliğindeki artış nedeniyle, emek-gücü değeri 3 şiline ya da gerekli-emek 6 saate düşse, artı-değer 3 şiline ya da artı-emek 6 saate yükselir. Aynı miktar, 1 şilin ya da 2 Saat, bir durumda eklenmiş, diğerinden çıkartılmıştır. Ama her iki durumda da, büyüklüklerdeki değişme oranı farklıdır. Emek-gücünün değeri, 4 şilinden 3 şiline, yani 1/4 ya da %25 kadar düştüğü halde, artı-değer, 2 şilinden 3 şiline, yani 1/2 ya da %50 kadar yükselir. Buradan şu sonuç çıkar ki, emeğin üretkenliğinde belli bir değişme sonucu olarak artı-değerdeki orantılı artma ya da eksilme, işgününün artı-değeri temsil eden kısmının başlangıçtaki büyüklüğüne bağlıdır; bu kısım ne kadar küçükse orantılı değişme o kadar büyük, bu kısım ne kadar büyükse orantılı değişme o kadar azdır.

(3) Artı-değerdeki artma ya da azalma daima emek-gücünün değerine tekabül eden azalma ya da artmanın bir sonucu olup, asla nedeni değildir.[12]

İşgünü, değişmeyen bir büyüklük olup değişmeyen büyüklükte bir değerle temsil edildiğine göre, artı-değerin büyüklüğündeki her değişmeye, emek-gücünün değerinde ters bir değişikliğe tekabül ettiğine göre, ve emeğin üretkenliğinde bir değişiklik olmaksızın emek-gücünün değerinde bir değişme olamayacağına göre, bu koşullar altında, artı-değerin büyüklüğündeki her değişmenin, emek-gücünün değerinde meydana gelen tersine bir büyüklük değişmesinden doğacağı sonucu açık olarak çıkar. Görmüş olduğumuz gibi, emek-gücünün değerinde ve artı-değerde, bunların nispi değer büyüklüklerinde bir değişiklik olmadan, hiç bir mutlak büyüklük değişmesi olamayacağına göre, emek-gücünün mutlak değer büyüklüğünde daha önce bir değişiklik olmaksızın, bunların nispi büyüklüklerinde herhangi bir değişikliğin olamayacağı sonucu çıkar.

Üçüncü yasaya göre, artı-değerin büyüklüğündeki bir değişme, emeğin üretkenliğindeki bir değişikliğin, emek-gücünün değerinde yarattığı bir hareketin varlığını öngörür. Bu değişikliğin sınırı, emek-gücünün değişen değeri ile belirlenir. Bununla birlikte, koşullar bu yasanın işlemesine elverişli olsalar bile, bazı yan hareketler olabilir. Örneğin: üretkenliğin artması sonucu, emek-gücünün değeri 4 şilinden 3 şiline ya da gerekli emek-zamanı 8 saatten 6 saate düşerse, emek-gücünün fiyatı 3 şilin 8 peninin, 3 şilin 6 peninin ya da 3 şilin 2 peninin altına düşmeyebilir, ve dolayısıyla artı-değer, 3 şilin 4 peninin, 3 şilin 6 peninin, ya da 3 şilin 10 peninin üzerine yükselmez. En alt sınırı 3 şilin olan (emek-gücünün yeni değeri) bu düşüş miktarı, bir yandan sermayenin baskısı, öte yandan işçinin direnci ile terazinin kefelerine koydukları nispi ağırlığa bağlıdır.

Emek-gücünün değeri, belli miktardaki gerekli tüketim maddelerinin değeriyle belirlenir. Emeğin üretkenliği ile birlikte değişen, bu tüketim maddelerinin kitlesi değil, değeridir. Bununla birlikte, üretkenlikteki artış nedeniyle, işçi de, kapitalist de, emek-gücü fiyatıyla artı-değerde herhangi bir değişiklik olmaksızın, aynı zamanda, bu tüketim maddelerinden daha büyük bir miktarını elde edebilirler. Emek-gücünün değeri 3 şilin, gerekli emek-zamanı 6 saat, artı-değer gene 3 şilin, artı-emek 6 saat olsa ve, emeğin üretkenliği, gerekli-emeğin artı-emeğe oranı değişmeksizin iki katına çıkartılsa, ne artı-değerin, ne de emek-gücü fiyatının büyüklüğünde bir değişiklik olmaz. Bunun tek sonucu, bunlardan herbiri, şimdi, eskisinin iki katı olan kullanım-değeri ile temsil edilir; ve bu kullanım-değerleri şimdi eskisinin yarısı kadar ucuzdur. Emek-gücünün fiyatı değişmemekle birlikte, değerinin üzerine çıkmış olabilir. Bununla birlikte, eğer emek-gücünün değeri, yeni değeri ile tutarlı en alt sınır olan 1 şilin 6 peniye değil de, 2 şilin 10 peniye ya da 2 şilin 6 peniye düşmüş olsa, bü düşen fiyat gene de, artan bir zorunlu maddeler kitlesini temsil eder. Bu şekilde, emeğin üretkenliğindeki artışla birlikte, emek-gücünün fiyatı sürekli olarak düşebilir ve bu düşüşün yanısıra, işçinin geçim araçları kitlesinde sürekli bir büyüme olur. Ama bu durumda bile, emek-gücünün değerindeki düşüş, artı-değerde bir yükselmeye yolaçabilir ve böylece, işçi ile kapitalistin durumları arasındaki uçurum genişlemeye devam edebilir. [13]

Yukarıda sözünü ettiğimiz üç yasayı, ilk kez doğru olarak formülleştiren Ricardo olmuştur. Ama o da şu hatalara düşmüştür: (1) bu yasaların geçerli olduğu özel koşulları, kapitalist üretimin genel ve başlıbaşına yasaları olarak görmüştür. Ne işgününün uzunluğunda, ne de emeğin yoğunluğunda bir değişikliği dikkate almıştır; bu nedenle de, ona göre, yalnızca bir değişken etmen, yani emeğin üretkenliği sözkonusu olabilir; (2) bu hata, yaptığı tahlillere (1)'den çok daha fazla zararlı olmuştur; o da, artı-değeri, kar, toprak, rantı vb. gibi özel şekillerden bağımsız olarak incelemede, diğer iktisatçılardan daha fazla bir şey yapmamıştır. Bu yüzden, artı-değer oranı ile ilgili yasaları, kar oranı yasaları ile karıştırmıştır. Kar oranı, daha önce de söylediğimiz gibi, artı-değerin, yatırılan toplam sermayeye oranıdır; artı-değer oranı ise, artı-değerin, değişen sermaye kısmına oranı demektir. Diyelim, 500 sterlinlik bir sermayenin (S), 400 sterlini hammaddelerden, emek araçlarından, vb. (s), 100 sterlini işçi ücretlerinden (d) ibaret olsun; artı-değer (a) = 100 sterlin olsun. Bu durumda artı-değer oranı a/d=100/100=%100, ama kar oranı a/s= 100/500=%20 olur. Ayrıca, kar oranının, artı-değer oranını hiç etkilemeyen koşullara da bağlı bulunabileceği besbellidir. III. Kitapta [ciltte], belli bir artı-değer oranı ile çeşitli kar oranlarını elde edebileceğimizi ve belli koşullar altında çeşitli artı-değer oranlarının, tek bir kar oranında ifadelerini bulabileceğini göstereceğim.