Dipnotlar - ONALTINCI & ONYEDİNCİ & ONSEKİZİNCİ BÖLÜM

[1] "Patron-kapitalistlerin ayrı bir sınıf olarak valoluşları, emeğin üretkenliğine bağlıdır." (Ramsay, l.c., s. 206.) "Eğer her insanın emeği ancak kendi yiyeceğini üretmeye yetecek kadar olsaydı, mülkiyet diye bir şey olmazdı." (Ravenstone, l.c., s. 14, 15.)

[2] Son hesaplara göre, yeryüzünün keşfedilmiş kısımlarında, hala en az 4.000.000 yamyam vardır.

[3] "Amerika'da yabanıl kızılderililer arasında, hemen hemen her şey emekçinindir; yüzün 99 kısmı emeğin hesabına yazılır. İngiltere'de emekçi, belki üçte-iki bile alamaz." (The Advantages of the East-India Trade etc., s. 73.)

[4] Diodorus, l.c., L. I., eh. 80.

[5] "İlk" (doğal servet) "son derece soylu ve karlı olduğu için, insanları, umursamaz, mağrur yapar ve her türlü aşırılıklara götürür; oysa ikincisi, dikkatli olmaya, bilgiye, sanata ve politikaya zorlar." (England's Treasure by Foreign Trade. Or the Balance our Foreign Trade is the Rule of our Treasure. Written by Thomas Mun, of London, Marchant, and now published for the commen good by his John Mun, London, 1669, s. 181, 182.) "Bir halk topluluğu için, üzerinde beslenme ve giyinme gereksinmelerinin büyük ölçüde kendiliğinden karşılandığı ve iklimin ve giyinme ve barınma için pek az şey yapılmasına gerek gösterdiği ya da izin verdiği bir toprak parçasına bırakılmış olmaktan daha büyük bir lanet düşünemiyorum ... bunun karşıtı olan aşırı bir durum da olabilir. Emek harcanmasıyla üzerinde herhangi bir şey üretilemeyen bir toprak, emek harcanmaksızın bol ürün veren toprak kadar kötüdür." ([N. Forster,] An Enquiry into the Causes of the Present High Price of Provisions, Lond. 1767, s. 10.)

[6] Nil'in yükselip alçalmasını önceden hesaplama zorunluluğu, Mısır gökbilimini yarattı ve bununla birlikte rahipler, tarımın yöneticisi olarak egemen oldular. "Le solstice est le moment de l'année où commence la crue du Nil, et celui que les Egyptiens ont dû observer avec le plus d'attention. ... C'était cette année tropique qu'il leur importait de marquer pour se diriger dans leurs opérations agricoles. Ils dutent donc chercher dans le ciel un signe apparent de son retour." ["Gündönümü, yılın, Nil'in kabarmasının başladığı ve Mısırlıların çok büyük bir dikkatle gözlemleme zorunda kaldıkları anıdır. ... Tarım işlerinde kendilerini yönetmek için belirlenmesi önemli olan, işte bu tropik yıldı. Bu nedenle, gökte, onun dönüşünü gösteren bir işaret arama zorunda kaldılar."] (Cuvier, Discours sur les révolutions du grobe, ed. Hœfer, Paris 1863, s. 141.)

[7] Hindistan'da devletin, küçük ve birbiriyle ilişkisiz üretim birimleri üzerindeki kudretinin maddi temellerinden birisi, suların kullanılmasının düzenlenmesi idi. Hindistan'ın müslüman yöneticileri, bunu, kendilerinin yerine geçen İngilizlerden daha iyi anlamışlardı. Bengal eyaletinin Orissa bölgesinde bir milyondan fazla Hintlinin yaşamına malolan 1866 kıtlığını anımsamak bu konuda yeterlidir.

[8] "Yeryüzünde, aynı emek miktarıyla, aynı sayıdaki gerekli tüketim maddelerini aynı bollukta sağlayan iki ülke yoktur. İnsanların gereksinmeleri, yaşadıkları ülke ikliminin sertliği ya da sıcaklığı ile artar ya da eksilir; bu nedenle, çeşitli ülkelerde yaşayan insanların zorunlu olarak yürütmek durumunda oldukları ticaret ve iktisadın oranı aynı olmadığı gibi, aralarındaki farkın derecesi, sıcaklığın ya da soğukluğun derecesinden ayrı hesaplanamaz; buradan şu genel sonuca ulaşılabilir ki, belli sayıda insan için gerekli emek miktarı soğuk iklimlerde en fazla, sıcak iklimlerde en azdır; çünkü, bunların ilkinde insanların yalnız giyecek gereksinmeleri daha fazla olmakla kalmaz. toprak da ikincisine göre daha fazla işlenmeye gerek gösterir." (An Essay on the Governing Causes of the Natural Rate of Interest, Lond. 1750. s. 59.) Bu çığır açıcı imzasız yapıtın yazarı J. Massie'dir. Hume, faiz teorisini buradan almıştır.

[9] "Chaque travail doit" (bu aynı zamanda, diroits et devoirs du citoyen [yurttaşın hak ve görevleri -ç.]'in yurttaşların hak ve görevlerinin bir kısmı gibi de görünür) "laisser un excédant" ["Her emeğin bir fazlalık bırakması gerekir." -ç.] Proudhon, [P.-J. Prouhdon, Systéme des Contradictions économiques, ou philosophie de la misère, t. 1, Paris 1846, s. 73.]

[10] F. Schouw, Die Erde, die Pflanzen und der Mensch, 2. Aufl., Leipzig 1854, s. 148.

[11] J. St. Mill, Principles of Pol. Econ., Lond. 1868, s. 252-53 passim. [Yukardaki pasajlar, Kapital'in Fransızca baskısına göre çevrilmiştir. -F.E.]

[11a] [Üçüncü Almanca baskıya not. — 316-319. [330-334.] sayfalarda ele alınan durum, burada doğal olarak konu dışı bırakılmıştır. -F.E.]

[12] Bu üçüncü yasaya MacCulloch, diğerleri yanında, şu saçmayı eklemiştir: kapitalistin ödediği vergilerin kaldırılması yoluyla, emek-gücünün değerinde bir düşme olmaksızın, artı-değerde bir artış -olabilir. Oysa bu vergilerin kaldırılması, kapitalistin ilk elden işçiden sızdırdığı artı-değer miktarında hiç bir değişiklik yapmaz. Bu, yalnızca, bu artı-değerin, kendisi ile üçüncü şahıslar arasındaki bölünme oranını değiştirir. Dolayısıyla, artı-değer ile emek-gücü değeri arasındaki ilişkide herhangi bir değişiklik yapmaz. Bu, nedenle, MacCulloch'un istisnasi, yalnızca onun kuralı yanlış anladığını tanıtlar; bu talihsizlik, Ricardo'yu vülgerleştirirken sık sık başına gelen bir şeydir ve tıpkı, Adam Smith'i vülgerleştiren J. B. Say'ın başına gelen talihsizliğe benzer.

[13] "Sanayiin üretkenliğinde, belli bir emek ve sermaye miktarıyla, daha az ya da daha çok üretimde bulunulmasına yolaçan bir değişiklik olduğu zaman, ücret payını temsil eden miktar aynı kalırken bu payın değişebileceği, ya da ücret payı aynı kalırken bunu temsil eden miktarın değişebileceği açıktır." ([J. Cazeriove,] Outlines of Political Economy, etc., s. 67.)

[14] "Diğer şeyler aynı olmak koşuluyla, İngiliz fabrikatörü, belli bir sürede yabancı bir fabrikatörden önemli miktarda daha fazla iş çıkartabilir; ve bu miktar, buradaki haftalık 60 saat ile başka yerlerdeki 72 ya da 80 saati dengeleyecek kadar olabilir." (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1855, s. 65.) İngiltere ile Kıta Avrupası işsaatleri arasındaki bu farkı azaltmanın en şaşmaz yolu, Kıta Avrupasındaki fabrikalarda işgünü uzunluğunu bir yasa ile kısaltmak olabilir.

[15] "On Saatlik Yasanın yürürlüğe girmesiyle aydınlığa çıkan... dengeleyici koşullar vardır." (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1848. s. 7.)

[16] "Bir insanın 24 saat içinde sağlamış olduğu emek miktarı, vücudunda meydana gelen kimyasal değişiklerin incelenmesiyle yaklaşık olarak bulunabilir, çünkü maddedeki değişikliğe uğramış şekiller, dinamik kuvvetin daha önceki hareket ve işleyişini belirler." (Grove, On the Correlation of Physical Forces, [London 1846, s. 308, 309.].)

[17] "Tahil ile emek nadiren atbaşı giderler; ama bunların birbirinden ayrılmayacakları açık bir sınır vardır. Emekçi sınıfların pahalılık dönemlerinde gösterdikleri ve ücretlerin düşmesine yolaçan olağanüstü çaba, tanıkların ifadeleri (yani, 1814-15 tarihli Parlamento Araştırma Komisyonu önünde verilen ifadelerde) bunların çok büyük erdemli kişiler olduğunu ve sermayenin büyümesine kesenkes yardım ettiklerini ortaya koymuştur. Ama insanca duygular taşıyan hiç kimse bunların sürekli ve karşılıksız olmasını isteyemez. Geçici bir çare olarak bunlar, hayranlığa layık, kimselerdir, ama sürekli faaliyet halinde olduktarı takdirde, yiyeceğinin en son sınırlarına itilmiş bir ülke halkının bu durumundan doğabilecek sonuçlara benzer sonuçlar doğururlar." (Malthus, Inquiry into the Nature and Progress of Rent, Lond.. 1815, s. 48, not.) Malthus'un, kitapçığının bir başka yerinde de dikkati çektiği bir gerçeğin, çalışma saatlerinin uzatılması üzerinde ısrarla durmasının bütün onuru kendisine aittir, oysa Ricardo ile diğerleri ne berbat gerçekler karşısında bile, işgünü uzunluğunun değişmezliğini bütün araştırmalarının temeli yapmışlardır. Ama Malthus'un hizmet ettiği tutucu çıkar çevreleri, onun, işgününün sınırsız bir şekilde uzamasıyla birlikte, makinelerdeki olağanüstü gelişmelerin, kadınlarla çocukların sömürülmesinin, kaçınılmaz olarak, işçi sınıfının büyük bir kısmını "fazlalık" haline getireceğini ve bunun, hele savaş ve İngiltere'nin dünya pazarındaki tekeli sona erince kesenkes olacağını görmekten alıkoymuşlardır. Bu "aşırı-nüfus"u, kapitalist, üretimin tarihsel yasaları yerine, doğanın sonsuz yasaları ile açıklamaya kalkışmak, Malthus'un gerçek bir rahip gibi hayran olduğu egemen sınıfların çıkarlarına kuşkusuz çok daha uygun ve onunla çok daha uyumlu idi.

[18] "Savaş sırasında. sermaye artışının başlıca nedeni, her toplumda sayıları en fazla olan emekçi sınıfların daha fazla çaba harcamaları ve belki de daha büyük bir sefalete düşmeleri idi. Çetin ve güç koşullar, daha fazla kadınla çocuğun işe girmesini zorunlu hale getirmiş, aynı nedenle eski işçiler, zamanlarının daha büyük bir kısmını, üretimi artırmaya vermek durumunda kalmışlardır." (Essays on Pol. Econ., in which are Illustrated the Principal Causes of Present National Distress, London 1830, s. 248.)

[19] Örneğin bkz: Dritter Brief an, v. Kirchmann von Rodbertus. Widerlegung der Ricardo'schen Lehre von der Grundrente und Begründung einer neuen Rententheorie, Berlin 1851. Bu yazıya daha sonra döneceğim; toprak rantı üzerindeki yanlış teorisine karşın, kapitalist üretimin niteliğini kavramıştır. [Üçüncü Almanca baskıya ek. Burada Marx'ın kendinden öncekileri, onlarda gerçek bir ilerleme ya da yeni ve sağlam bir fikir bulduğu zaman nasıl övgüyle yargıladığını görüyoruz. Rodbertus'un Rud. Meyer'e yazdığı mektupların daha sonraları yayınlanması Marx'ın yukardaki övücü sözlerinin bir ölçüde sınırlandırılması gereğini ortaya koymuştur. Bu mektuplarda şöyle bir pasaj geçiyor: "Sermaye yalnız emekten değil, kendi kendisinden de kurtarılmalıdır; bu en iyi şekilde, ancak, sanayici kapitalistin girişimlerinin, sermayenin ona yüklediği ekonomik ve politik görevler diye ele alınmakla, sağladığı kara ise bir tür maaş gözüyle bakılmakla başarılabilir, çünkü biz, henüz başka bir toplumsal kuruluşu bilmiyoruz. Ama bu maaşlar düzenlenebilir, ve ücretlerden çok fazla bir kısmını alırlarsa azaltılabilir. Marx'ın toplum içersinde yaptığı baskının —ben onun kitabına bu adı veriyorum— geriye püskürtülmesi gerekir. ... Marx'ın kitabı, bütünüyle, sermayenin incelenmesinden çok, sermayenin bugünkü şekline karşı girişilmiş bir polemiktir ve o, bu şekli, sermaye kavramının kendisiyle karıştırmaktadır." (Briefe, etc., von Dr. Rodbertus-Jagetzow, herausgg. von Dr. Rud. Meyer, Berlin 1881, Bd. I, s. 111, 48. Brief von Rodbertus.) Rodbertus'un, "toplumsal mektupları"ndaki o gözüpek saldırılar işte böylesine ideolojik bayağılıklar haline gelerek sönüp gitmiştir. -F.E.]

[20] Ürünün, yalnızca yatırılmış bulunan değişmeyen sermayeyi yerine koyan kısmı, doğal olarak, bu hesap içinde yer almamıştır. İngiltere'nin körükörüne hayranı Mr. L. de Lavergne, kapitalistin payını, çok yüksek görmekten fazla, çok düşük görmek eğilimindedir.

[21] Kapitalist üretimin bütün gelişmiş şekilleri, kooperasyonun şekilleri olduğu için, A. de Laborde'un De l'Esprit d'Association dans tous les intérets de la communauté, Paris 1818, adlı yapıtında yaptığı gibi, bunları uzlaşmaz çelişkili niteliklerinden soyutlamaktan ve tek bir sihirli sözle serbest işbirliği şekillerine dönüştürmekten daha kolay ne vardır. Yankee H. Carey, bu sihirli hileyi, yeri geldiğinde, kölelik sisteminden doğan ilişkiler için bile başarıyla kullanır.

[22] Fizyokratlar artı-değerin sırrını çözememekle birlikte, şu kadarını biliyorlardı: o, "ona satınalma yoluyla sahip olmadığı ve kendisinin satabildiği, bağımsız ve istenildiği gibi kullanılabilir bir zenginliktir". (Turgot, Reflexions sur la Formation et la Distribution des Richesses, s. 11.)





[1*] Marx'ın 28 Kasım 1878 tarihli mektubunda, N. F. Danielson'a yaptığı tavsiyeye göre, "Yeryüzünde" sözleriyle başlayan ve "kabul etmeye hazırdır" sözleriyle biten bu pasajın son kısmının şöyle anlaşılması gerekir: "Bunun böyle olmasının, emekçiler ile kapitalistlerin ayrı sınıflar halinde olduğu bir ekonomik sistemde bile, mutlak bir zorunluluk olmadığını Mr. Mill kabul etmeye hazırdır." — Rusça baskısına Marksizm-Leninizm Enstitüsünün notu.

[2*] Marx, Fransızca metinde, bu formülü ayraç arasına alıyor ve şu dipnotu düşüyor: "Birinci formülü ayraç arasına alıyorum, çünkü artı-emek kavramı, burjuva ekonomi politiğinde açıkça bulunmaz." -ç.