a. El zanaatlari ile İşbölümüne Dayanan Elbirliğinin Ortadan Kalkması

Karl Marx
Makinenin, elzanaatlarına dayanan elbirliği ile, el işçiliği arasındaki işbölümüne dayanan manüfaktürü nasıl ortadan kaldırdığını görmüştük. Bunlardan ilkine örnek, ekin biçme makinesiydi ve biçiciler arasındaki elbirliğinin yerini almıştı. İkincisi için çarpıcı bir örnek, iğne yapma makinesiydi. Adam Smith'e göre onun zamanında 10 kişi bir günde elbirliğine dayanarak 48.000'in üzerinde iğne yapıyordu. Öte yandan, 11 saatlik bir işgününde tek bir iğne makinesi 145.000 iğne yapmaktadır. Bir kadın ya da kız, bu türden dört makineyi denetleyebilir ve bir günde 600.000'e yakın, bir haftada ise 3.000.000'a kadar iğne üretir.[164] Tek bir makine, elbirliğinin ya da manüfaktürün yerini aldığında, elzanaatı özelliğini taşıyan bir sanayiin temeli olarak iş görebilir. Ne var ki, elzanaatlarına böyle bir dönüş, fabrika sistemine doğru bir geçişten başka bir şey değildir; fabrika sistemi, kural olarak, makineyi hareket ettirmek için insan adalesinin yerini, buhar ya da su gibi, mekanik bir gücün almasıyla ortaya çıkar. Orada burada, ama her halde kısa bir süre için, bir sanayi, küçük çapta mekanik güç ile yürütülebilir. Bu, Birmingham'daki bazı manüfaktürlerde buhar gücü kiralanarak, ya da dokumacılığın bazı kollarında olduğu gibi küçük kalorik makineler kullanılarak yapılmıştır.[165] Coventry'deki ipek dokuma sanayiinde "kulübe fabrikalar" deneyi yapılmıştır. Çepeçevre kulübelerle çevrili bir meydanın ortasına bir engine-house[12*] yapılmış ve kulübedeki tezgahlar bu makine şaftları ile bağlanmıştı. Bütün bu gibi durumlarda, güç, tezgah başına kiralanıyordu. Tezgahlar çalışsın çalışmasın kira, haftalık olarak alınıyordu. Her kulübede, 2 ila 6 tezgah bulunuyordu; bunlardan bazıları dokumacılara aitti, bazıları krediyle satınalınmıştı, bazıları da kiralanmıştı. Bu kulübe fabrikalar ile gerçek fabrikalar arasındaki savaşım, 12 yıldan fazla sürdü ve, 300 kulübe fabrikanın tamamıyla yokolmasıyla sona erdi.[166] Üretim sürecinin niteliğinin geniş ölçekli bir üretimi gerektirmediği durumlarda, zarf yapımı gibi, çelik kalem yapımı vb. gibi son birkaç on yılda ortaya çıkan yeni sanayiler, genel bir kural olarak, önce elzanaatı aşamasından geçtiler ve daha sonra manüfaktür aşamasının kısa bir geçiş evresiyle fabrika aşamasına ulaştılar. Bir manüfaktürün ürettiği mal, eğer, kademeler halinde bir dizi surecin sonucu değil de, çok sayıda birbirinden bağımsız süreçlerin sonucu ise, bu geçiş, çok güç olur. Bu durum, çelik kalem fabrikalarının kurulmasında büyük engel olmuştur. Bununla birlikte, 15 yıl kadar önce, 6 ayrı işlemi aynı anda yapabilen otomatik bir makine bulunmuştur. İlk çelik kalemi, 1820 yılında, elzanaatı sistemi, düzinesi, 7 sterlin 4 şiline sağlanmıştı; 1830 yılında manüfaktür, tarafından bu kalemler 8 şiline sağlanmış, ve bugün fabrika sistemi, bunları, pazara toptan 6 peni ile 2 şilin arasında değişen fiyatlara sağlamaktadır.[167]