ONİKİNCİ BÖLÜM. - Nispi Artı-Değer Kavramı

Karl Marx
İŞGÜNÜNÜN, kapitalistin yalnızca emek-gücüne ödediği değerin eşdeğerınin üretken kısmı, buraya kadar değişmeyen bir büyüklük olarak ele alındı, ve aslında bu, belli üretim koşulları altında ve toplumun belli bir ekonomik gelişme aşamasında böyledir. İşçinın bu gerekli emek-zamanının ötesınde, daha 2, 3, 4, 6 vb. saat çalışmaya devam edebileceğıni gördük. Artı-değer oranı ile işgününün uzunluğu, bu uzatmanın büyüklüğüne bağlı bulunuyordu. Gerekli emek-zamam değişmediği halde, gördüğümüz gibi, işgünü toplamı değişkendi. Şimdi, uzunluğu ile, gerekli-emek ve artı-emek arasındaki bölünüşü ve uzunluğu belli olan bir işgününü ele alalım. Burada ac çizgisinin bütünü

a --------------------------------------------- b -------- c

örneğin, 12 saatlik bir işgününü temsil etsin; ab kısmı 10 saatlik gerekli-emek, bc ise 2 saatlik artı-emek olsun. Bu durumda, artı-değer üretimi nasıl artırılabilir: yani, ac çizgisi uzatılmadan ya da ondan bağımsız olarak artı-emek nasıl uzatılabilir?

Burada ac çizgisinin uzunluğu belli olmakla birlikte, işgününün sınırı olan c noktasının aşılmaması halinde bile, başlangıç noktası b'yi a yönünde geriye kaydırarak bc'nin uzatılması mümkün gibi görünüyor. Bu örneğimizde, ab'bc çizgisinde b'-b, bc'nin yarısına ya da 1 saatlik emek-zamanına eşit olsun.

a ----------------------------- b' ------------ b ------------ c

Şimdi eğer, 12 saatlik işgünü ac çizgisinde b noktasını b' noktasına doğru kaydırırsak, bc, b'c olur ve, işgünü eskisi gibi 12 saat kaldığı halde, artı-emek yarıyarıya artmış, 2 saatten 3 saate çıkmış olur. Artı emek-zamanının böylece, bc'den b'c'ye, 2 saatten 3 saate uzatılması, hiç kuşkusuz gerekli emek-zamanının ab'den ab'ne, yani 10 saatten 9 saate indirilmesiyle ancak mümkün olabilir. Artı-emeğin uzatılması, gerekli-emeğin kısaltılmasına tekabül edecektir; yani gerçekte işçinin daha önce kendi yararı için tükettiği emek-zamanının bir kısmı, şimdi kapitalistin çıkarına emek-zamanına dönüşmüş olur. İşgününün uzunluğunda bir değişme olmadığı halde, onun gerekli emek-zamanı ve artı emek-zamanı bölünmesinde bir değişiklik olmuştur.

Öte yandan, işgününün uzunluğu ile emek-gücünün değeri belli ise, açıktır ki artı emek-zamanı da bellidir. Emek-gücünün değeri, yani emek-gücünün üretimi için gerekli emek-zamanı, bu değerin yeniden-üretimi için gerekli emek-zamanını belirler. Eğer bir emek-zamanı yarım şilinde (altı peniden) maddeleşmiş olsa, ve bir günlük emek-gücünün değeri beş şilin etse, işçinin, sermayenin onun emek-gücü için ödediği değeri yerine koyması ya da kendi günlük yaşamı için, gerekli değerin eşdeğerlerini üretebilmesi için günde 10 saat çalışması gerekir. Geçim araçlarının değeri belli ise, emek-gücünün değeri biliniyor demektir;[1] ve bu emek-gücünün değeri verilmişse, gerekli emek-zamanı da biliniyor demektir. Artı emek-zamanı, ayrıca, toplam işgününden gerekli emek-zamanının çıkartılması ile de bulunabilir. Oniki saatten on saat çıkartılırsa, geriye iki saat kalır; belirli koşullar altında artı-emeğin nasıl olup da iki saatten fazla uzatılabileceğini görmek kolay değildir. Kuşkusuz, kapitalist, işçiye, beş şilin yerine dört şilin altı peni ya da daha azını verebilir. Bu dört şilin altı penilik değerin yeniden-üretimi için dokuz saatlik emek-zamanı yetebilir; bunun sonucu olarak kapitaliste iki yerine üç saatlik artı-emek gider, ve artı-değer, bir şilinden bir şilin altı peniye yükselebilir. Ne var ki, bu sonuç, yalnızca işçinin ücretini emek-gücüntin değerinin altına düşürerek de elde edilebilirdi. Dokuz saatte ürettiği dört şilin altı peni ile öncekine göre onda-bir kadar az tüketim aracı sağlar ve dolayısıyla emek-gücünün gereği gibi yeniden-üretimi sakatlanmış olur. Artı-emek, bu durumda, ancak normal sınırları çiğnenerek uzatılabilir; kapladığı alan, gerekli emek-zamanının alanını gaspederek genişletilebilir. Uygulamada bu yolun oynadığı önemli role karşın, bunu, emek-gücü de dahil bütün metaların, tam değerleri üzerinden alınıp satıldıkları varsayımımıza uyarak, burada, konu-dışı bırakıyoruz. Bu varsayımdan hareket edilirse, emek-gücünün üretimi ya da değerinin yeniden-üretimi için gerekli emek-zamanının işçinin ücretinin, emek-gücünün değerinin altına düşürülmesiyle değil, ancak bu değerin kendisinde bir düşmeyle azalabileceği sonucu çıkar. İşgününün uzunluğu belli olduğuna göre, artı emek-zamanının uzatılması, ancak gerekli emek-zamanında bir kısıntı yapmakla mümkün olabilir; bunun tersi mümkün değildir. Aldığımız örneğe göre, gerekli emek-zamanının 1/10 kadar azalması için, emek-gücü değerinin 1/10 kadar düşmesi; yani gerekli emek-zamanının 10 saatten 9'saate inmesi sonucu artı-emeğin iki saatten üç saate çıkması gerekir.

Ne var ki, emek-gücünün değerindeki böyle bir düşüş, eskiden on saatte üretilen tüketim araçlarının, şimdi dokuz saatte üretilebildiği anlamını taşır. Ama bu, emeğin üretkenliğinde bir artma olmaksızın, mümkün değildir. Diyelim bir kunduracı, belli araçlarla, oniki saatlik bir işgününde, bir çift kundura yapmaktadır.

Eğer aynı sürede iki çift kundura yapması gerekirse, emeğinin üretkenliğinin iki kat olması zorunludur; ve bu, ya kullandığı araçlarda, ya çalışma biçiminde, ya da her ikisinde bir değişiklik olması dışında olanaksızdır. Demek ki, üretim koşullarının, yani üretim biçimi ile emek-sürecinin kendisinin köklü bir değişime uğraması gerekli oluyor. Emeğin üretkenliğinde bir artış sözüyle, biz, geneilikle, emek-sürecinde bir metaın üretimi için toplumsal gerekli emek-zamanının kısaltılması türünden bir değişikliği, ve belli niceliktekl emeğe, daha fazla kullanım-değeri üretme gücünün sağlanmasını anlıyoruz.[2] Şimdiye kadar, işgününde yapılan basit bir uzatmadan doğan artı-değeri ele alırken, biz, üretim biçiminin belli ve değişmez olduğunu kabul ettik. Ama artı-değerin, gerekli emeğin artı-emeğe çevrilmesiyle üretilmesi gerektiğinde, sermayenin, emek-sürecini geçmişteki haliyle devralması ve yalnızca bu sürecin zamanını uzatması yetmez. Emeğin üretkenliğini artırmadan önce, sürecin teknik ve toplumsal koşullarının ve dolayısıyla üretim biçiminin kendisinin kökten değiştirilmesi gerekir. Ancak bu yoldan, emek-gücünün değerinin düşürülmesi ve bu değerin yeniden-üretimi için gerekli işgünü parçasının kısaltılması mümkün olur.

İşgününün uzatılmasıyla üretilen artı-değere, ben, mutlak artı-değer diyorum. Buna karşılık, gerekli emek-zamanının kısaltılması, ve bunun sonucu, işgününün iki kısmının uzunluklarındaki değişiklikten doğan artı-değere, nispi artı-değer diyorum.

Emek-gücünün değerinin düşürülebilmesi için, emeğin üretkenliğideki artışın, ürünleri emek-gücünün değerini belirleyen ve bunun sonucu olarak, ya alışılmış geçim araçları sınıfına giren, ya da bunların yerlerini alabilen sanayi kollarına yönelmesi zorunludur. Ama bir metaın değeri, yalnız işçinin doğrudan doğruya onun üzerinde harcadığı emek niceliğiyle değil, aynı zamanda, üretim aralarında bulunan emekle de belirlenir. Örneğin, bir çift kunduranın değeri, yalnız kunduracının emeğine değil, derinin, balmumunun, ipliğin vb. değerlerine de bağlıdır. Demek ki, emek-gücünün değerindeki düşme, emeğin üretkenliğinde bir artışla, ve gerekli tüketim maddelerinin üretiminde kullanılan değişmeyen sermayenin maddi öğelerini oluşturan emek araçları ile hammaddeleri sağlayan sanayi kollarına ait metaların ucuzlatılmasıyla da meydana getirilebilir. Ama, ne gerekli tüketim maddelerini üreten, ne de bunların elde edilmesi için gerekli üretim araçlarını sağlayan sanayi kollarında emeğin üretkenliğindeki bir artış, emek-gücünün değerini etkilemez.

Metaların ucuzlaması, kuşkusuz, emek-gücünün değerinde ancak pro tanto [O ölçüde. -ç.] bir düşme, emek-gücünün yeniden-üretiminde bunların kullanılması oranında bir düşme meydana getirir. Örneğin, gömlek, gerekli bir geçim aracıdır, ama birçok geçim aracından bir tanesidir. Ne var ki, gerekli geçim araçlarının toplamı, herbiri ayrı sanayi kollarının ürünü olan çeşitli metaıardan oluşur; ve bu metaların herbirinin değeri, emek-gücünün değerinin bir kısmını oluşturur. Bunların yeniden üretilmeleri için gerekli emek-zamanındaki bir azalma ile emek-gücünün değeri de azalır; emek-zamanındaki toplam azalma, çeşitli ve birbiriiıden ayrı sanayi kollarındaki emek-zamanlarının kısalmalarının toplamına eşittir. Biz, bu genel sorıucu, burada, her ayrı durumda doğrudan doğruya hedef alınan bir amacın sonucuymuş gibi ele alıyoruz. Bir kapitalist, örneğin, emeğin üretkenliğini artırarak gömlek fiyatlarını ucuzlatsa, bu, hiç bir zaman onun, emek-gücünün değerini ve dolayısıyla da gerekli emek-zamanını pro tanto düşürmek amacıyla hareket ettiğini göstermez. Ama ensonu, bu sonucun doğmasına katkıda bulunduğu sürece, genel artı-değer oranının yükselmesine de yardım etmiş olur.[3] Sermayenin genel ve zorunlu eğilimlerini, ortaya çıkış biçimlerden ayırdetmek gerekir.

Kapitalist üretim biçimine özgü yasaların, bireysel sermaye kitlelerinin hareketleri sırasında kendilerini nasıl gösterdiklerini, rekabetin zorlayıcı yasaları olarak nerelerde ortaya çıktıklarını ve bireysel kapitalistlerin kafalarında ve bilinçlerinde hareketlerine yön veren dürtüler olarak nasıl yer aldıklarını burada incelemek niyetinde değiliz. Ama şurası açıktır ki. sermayenin asıl niteliğini kavramadan, rekabetin bilimsel bir tahlilinin yapılması olanaksızdır; bu, tıpkı, gökcisimlerinin görünüşteki hareketlerinin, ancak, duyularla doğrudan doğruya algılanamayan gerçek hareketlerini bilen birisi için anlaşılır ve açıklanabilir olmasına benzer. Gene de, nispi artı-değer üretiminin daha. iyi anlaşılması için, yalnızca buraya kadar vardığımız sonuçlara dayanarak aşağıdaki düşünceleri ekleyebiliriz.

Eğer altı penide 1 saatlik emek somutlaşmış ise, altı şilinlik bir değer, 12 saatlik bir işgününde üretilebilir. Diyelim ki, emeğin bugünkü üretkenliği ile, bu 12 saatte, 12 parça mal üretilsin. Her mal için kullanılan üretim aracının değeri yarım şilin olsun. Bu koşullar altında her parça mal bir şiline malolur: bunun altı penisi üretim araçlarının değeridir, altı peni de bu araçlar ile çalışılarak eklenen yeni değerin. Diyelim ki, şimdi bir kapitalist, emeğin üretkenliğini iki katına çıkarmanın yolunu bulsun ve 12 saatlik işgününde, bu maldan 12 parça yerine 24 parça üretsin. Üretim araçlarının değeri aynı kalmışsa, her parça malın değeri dokuz peniye düşecek, bunun altı penisi üretim araçlarının değeri, üç penisi de emeğin eklediği yeni değer olacaktır. Emeğin üretkenıliği iki katına çıktığı halde, bir günlük emek, gene eskisi gibi, altı şilinlik yeni bir değer yaratacak, ama bu değer, şimdi eskisinin iki katı mala dağılmış olacaktır. Şimdi her parça mal, bu değerin 1 : 12'si yerinie 1 : 24'ünü, altı penilik değer yerine üç penilik bir değer taşımış olacaktır; ya da bunu şöyle de söyleyebiliriz: şimdi üretim araçlarına, bunların mal haline dönüşmeleri sırasında, tam bir saatlik emek-zamanı yerine yalnızca yarım saatlik emek-zamanı katılmıştır. Bu malların herbirinin değeri, şimdi toplumsal değerinin altında olur; bir başka deyişle, aynı malın ortalama toplumsal koşullar altında üretilen büyük yığınından daha az emek-zamanına malolmuştur. Her parça mal, ortalama olarak bir şiline malolur ve iki saatlik toplumsal emeği temsil eder; ama değişen üretim tarzı altında, yalnızca dokuz peniye malolur, ya da ancak ½ saatlik emeği içerir. Ama bir metaın gerçek değeri, onun bireysel değeri değil, toplumsal değeridir; yani gerçek değer, bir malın her ayn durumda üreticiye malolduğu emek-zamanı ile değil, onun üretimi için toplumsal olarak gerekli emek-zamanı ile ölçülür. Bu nedenle, yeni yöntemi uygulayan ve ürettiği metaı bir şilinlik toplumsal değeri üzerinden satan kapitalist, bu malı bireysel değerin üç peni fazlasına satmıştır ve böylece üç penilik bir artı-değer elde etmiştir. Öte yandan, 12 saatlik işgünü, onun için, şimdi, 12 parça yerine 24 parça mal ile temsil edilmektedir. Bu durumda, bir işgününün ürününün elden çıkartılabilmesi için, talebin eskisinin iki katına çıkması, yani piyasanın iki kat daha geniş olması gerekir. Diğer koşullar aynı kalmak üzere, bu kapitalistin ürettiği metalar, ancak fiyatlarındaki bir azalma ile daha geniş bir pazara egemen olabilir. Bu yüzden, bunları, bireysel değerlerinin üzerinde, ama toplumsal değerlerinin altında, diyelim on peniye satacaktır. Böylece, gene de, herbir parçadan bir penilik fazla artı-değer sızdırmış olacaktır. Bu mallar, emek-gücünün genel değerinin belirlenmesinde rol oynayan gerekli geçim araçları sınıfına girsin girmesin, bu artı-değer fazlası, onun cebine girmiş olur. Demek oluyor ki, bu son koşuldan bağımsız olarak, her kapitalist, emeğin üretkenliğini artırmak yoluyla metalarının fiyatını ucuzlatmak eğilimindedir.

Ama ne olursa olsun, hatta bu durumda bile, artı-değer üretimindeki bu artış, gerekli emek-zamanının kısılması ve buna tekabül eden artı emek-zamanının uzatılmasından doğar.[4] Gerekli emek-zamanı 10 saat, bir günlük emek-gücünün değeri beş şilin olsa, artı emek-zamanı 2 saat ve günlük artı-değer bir şilin olur. Ama kapitalist, şimdi 24 parça mal üretmekte, burıların herbirini on peniye satmakta, toplam yirmi şilin elde etmektedir. Üretim araçlarının değeri oniki şilin olduğuna göre, bu malların 142/5 parçası, yalnızca yatırılan değişmeyen sermayeyi yerine koyar. 12 saatlik işgününde harcanan emek, geriye kalan 93/5 parçada temsil edilmektedir. Emek-gücü fiyatı beş şilin olduğuna göre, 6 parça mal gerekli emek-zamanını, 33/5 parça da artı-emeği temsil eder. Ortalama toplumsal koşullar altında gerekli-emeğin artı-emeğe oranı 5 : 1 idi; şimdi ise 5 : 3'tür. Aynı sonuç, aşağıdaki şekilde de elde edilebilir. 12 saatlik işgünü ürününün değeri, yirmi şilindir. Bu miktarın, oniki şilini üründe yalnızca yeniden beliren üretim araçlarının değeridir. Geriye kalan sekiz şilin ise, o işgününde yeniden üretilen değerin para olarak ifadesidir. Bu miktar, aynı türden ortalama toplumsal emeğin ifade edildiği miktardan büyüktür: bu tür emeğin oniki saati yalnızca altı şilin ile ifade edilmiştir. Olağanüstü üretken emek, yoğunlaştırılmış emek olarak iş görür; eşit sürelerde, aynı türden ortalama toplumsal emekten daha büyük değer yaratır. (Bkz: Birinci Bölüm, İkinci Kesim, s. 58-59.) Ama kapitalistimiz hala, bir günlük emek-gücü değeri olarak eskisi gibi yalnızca beş şilin ödemeye devam etmektedir. Oysa, bu değerin yaratılması için, işçinin, şimdi, 10 saat yerine 71/5 saat çalışması yetmektedir. Artı-emeği, böylece 24/5 saat artmış, ürettiği artı-değer bir şilinden üç şiline yükselmiştir. Demek oluyor ki, geliştirilmiş üretim yöntemi uygulayan kapitalist, aynı işi yapan diğer kapitalistlere göre, işgününün daha büyük bir kısmına artı-emek olarak elkoymaktadır. Onun tek başına yaptığı bu şey, kapitalistler grubunun nispi artı-değer yaratmada ortaklaşa yaptıklarının aynısıdır. Ne var ki, öte yandan, bu yeni üretim yöntemi yaygınlaşıp da, bu bireysel metaın ucuzlatılmış değeri ile toplumsal değeri arasındaki fark ortadan kalkar kalkmaz, artı-değer fazlası da yokolup gider. Yeni üretim yöntemini uygulayan bireysel kapitalisti, malını toplumsal değerinin altında satmaya zorlayarak egemenliği altına alan, değerin emek-zamanı ile belirlenmesi yasası, aynı zamanda rekabetin zorlayıcı yasası olarak, rakiplerini bu yeni yöntemi benimsemeye zorlar.[5] Bunun için, genel artı-değer oranının, sürecin bütününün etkisi altına girebilmesi, ancak, emekteki üretkenlik artışının, gerekli geçim araçlarını kapsayan metaların fiyatında ve dolayısıyla emek-gücünün değerinin ögelerinde bir ucuzluk sağlayan sanayi kollarını içine aldığı zaman mümkün olur.

Metaların değeri, emeğin üretkenliği ile ters orantılıdır. Metaların değerlerine bağlı bulunması nedeniyle, emek-gücünün değeri de öyledir. Oysa tersine, nispi artı-değer bu üretkenlik ile doğru orantılıdır. Üretkenliğin artması ile artar, düşmesi ile azalır. Paranın değeri değişmez kabul edilirse, 12 saatlik ortalama bir toplumsal işgünü, aynı yeni değeri —bu miktar, artı-değer ile ücretler arasında nasıl bölünmüş olursa olsun— 6 şilinlik değeri üretir. Ama, üretkenlikteki artış sonucu gerekli tüketim maddelerinin değeri düşer, ve bir günlük emek-gücünün değeri beş şilinden üç şiline inerse, artı-değer bir şilinden üç şiline yükselmiş olur. Emek-gücünün değerinin yeniden üretilmesi için gerekli on saat yerine, şimdi yalnız altı saat gereklidir. Bu serbest hale gelen dört saat, artı-emek alanına rahatça katılabilir. Demek oluyor ki, metaları ucuzlatmak ve ucuzluk aracılığı ile işçinin kendisini ucuzlatmak için, emeğin üretkenliğini yükseltmek, sermayenin özünde bulunan bir istek ve sürekli bir eğilimdir.[6]

Metaın değeri, kendi başına, kapitalisti hiç ilgilendirmez. Onu ilgilendiren tek şey, metada yatan ve satışı ile gerçekleşen artı-değerdir. Artı-değerin gerçekleştirilmesi, yatırılan değerin yeniden elde edilmesini zorunlu olarak birlikte getirir. Şimdi, nispi artı-değer, emeğin üretkenliğindeki gelişme ile doğru orantılı olarak artarken, öte yandan, metaların değerleri aynı oranda azaldığı için; bir ve aynı sürecin metaları ucuzlattığı ve bu metalarda bulunan artı-değeri artırdığı için; bir bilmecenin çözümü ile yüzyüze geliyoruz: tek kaygısı değişim-değeri üretmek olan kapitalist, niçin durmadan metaların değişim-değerlerini düşürmeye uğraşıyor? Ekonomi politiğin kurucularından biri olan Quesnay'nin rakiplerine eziyet etmek için yönelttiği ve onların hiç bir yanıt veremedikleri bir bilmecedir. Quesnay diyor ki: "Siz, sanayi ürünlerinin yapımında, giderlerden ve emeğin maliyetinden, ürüne zarar vermeksizin ne kadar fazla indirim yapılırsa, bu, son şeklini almış malın fiyatını düşüreceği için, o derece yararlıdır diyorsunuz. Ve gene de, çalışan halkın emeğinden doğan servet üretiminin, bu ürünlerin değişim-değerlerinin birikiminden meydana geldiğine inanıyorsunuz."[7]

Kapitalist üretimde, bu nedenle, üretkenliğin artmasıyla emekten tasarruf sağlandığı zaman, işgününün kısaltılması hiç bir zaman düşünülmez.[8] Amaç, yalnızca belirli miktarda metaın üretimi için gerekli olan emek-zamanının kısaltılmasıdır. Emeğindeki üretkenliğin artması sonucu, işçinin, eskisinin diyelim 10 katı meta üretmesi ve böylece herbiri üzerinde onda-bir kadar az emek-zamanı harcaması, onu eskisi gibi 12 saat çalışmaktan alıkoyamayacağı gibi, bu, 12 saatte 120 parça yerine 1.200 parça üretmesinl de engellemez. Dahası var, işgünü, aynı zamanda, 14 saatte, diyelim 1.400 parça üretecek şekilde uzatılabilir de. İşte bunun için, MacCulloch, Ure, Senior ve benzeri iktisatçıların yapıtlarının bir sayfasında, işçinin, üretkenliğinin gelişmesi sonucu gerekli emek zamanının kısaltılması nedeniyle, sermayeye şükran borçları olduğu yazılıdır, ardından gelen sayfada da, bu minnettarlığını göstermesi için gelecekte 10 saat yerine 15 saat çalışmaları gereği! Kapitalist üretim sınırları içerisinde, emeğin üretkenliğinin gelişmesinin tüm amacı, işgününde, işçinin kendi yararına olarak çalıştığı sürenin kısaltılması, ve bu kısaltma yoluyla, kapitalistin çıkarına bedavadan çalışacağı sürenin uzatılmasıdır. Metaları ucuzlatmaksızın bu sonuca ne ölçüde ulaşılabileceği, nispi artı-değerin, şimdi incelenmesine girişeceğimiz özel üretim yöntemleri açıklanırken görülecektir.